İNSANİYET FARKI
İNSANİYET FARKI
“El-İnsâniyetü Rütbetün Lâ Yasîlu İleyhâ Küllü’l-Beşer.”
İnsanlık yüksek bir derecedir; her beşer ona ulaşamaz.
Beşer doğmak, insan olmak değildir. “El-İnsâniyetü rütbetün lâ yasîlu ileyhâ küllü’l-beşer” sözü, her nefes alanın, her konuşanın, her düşünenin gerçek manada “insan” olamayacağını ifade eden derin bir hakikattir. Zira insanlık, sadece biyolojik bir varoluş değil, ahlakî bir kemâldir. Rabbani bir terakki, kalbî bir olgunluktur.
İnsân ile Beşer Arasındaki Fark
Kur’ân-ı Kerîm’de “beşer” kelimesi, insanın cismanî ve zahir yönünü ifade ederken, “insân” kavramı akıl, vicdan, ruh ve sorumluluk taşıyan, değerler inşa edebilen varlık anlamına gelir. Her beşer doğuştan gelir; ama insân olmak bir eğitim, tefekkür ve iman yolculuğuyla elde edilir.
> “Andolsun, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik.”
(Tîn Suresi, 4-5)
Bu ayet, insana verilen en yüce makamın, kötü yaşantıyla nasıl kaybedilebileceğini gösterir. Allah’ın “ahsen-i takvîm” yani en güzel kıvamda yarattığı insan, nefsin esiri olursa, “esfele sâfilîn” yani mahlûkatın en aşağısı olur. Demek ki gerçek insanlık, potansiyelin hayra yöneltilmesiyle mümkündür.
Peygamberler: İnsaniyetin Zirvesi
Allah Teâlâ, insanlığa “insan-ı kâmil” örnekleri olarak peygamberleri göndermiştir. Onlar, sadece birer öğretici değil, insanlığın ne demek olduğunu fiilen yaşayan ve gösteren rehberlerdir.
> “Ve şüphesiz sen, yüce bir ahlak üzerindesin.”
(Kalem Suresi, 4)
Bu ayet, Hz. Muhammed’in (s.a.v) ahlakının insanlığın zirvesi olduğunu ifade eder. O, düşmanına merhamet etmiş, mazluma kol kanat germiş, Allah’a karşı da en büyük teslimiyet örneğini göstermiştir. Onun sünneti, insanlık merdiveninin her basamağını öğreten bir okuldur.
Hadislerde Gerçek İnsanlık
Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur:
> “İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat)
Bu hadis, insan olmanın ölçüsünü verir: Başkalarına faydalı olmak. Yalnız kendini düşünen değil, başkasının derdiyle dertlenen, başkasının yükünü omuzlayan kimse insanlık makamına yaklaşmıştır.
Örneklerle Açıklama
- Hazret-i Ebu Bekir (r.a)
Halife olduğunda ilk yaptığı şey, dul kadınlara su taşımak olmuştur. Bu, makam sahibi bir beşerin değil, gerçek bir insanın davranışıdır.
- Hazret-i Ömer (r.a)
Gece tebdil-i kıyafetle sokak sokak dolaşır, halkın derdiyle ilgilenirdi. Karnı aç olan çocuklara yemek pişiren bir devlet başkanı… Bu, insanlık rütbesinin canlı tarifidir.
- Yunus Emre
“Yaratılanı hoş gör, Yaratandan ötürü” diyerek insaniyeti Allah’a bağlı bir bakışla tanımlar.
Modern Zaman ve Kayıp İnsaniyet
Bugün bilgi çoğaldı ama hikmet azaldı. İletişim arttı ama merhamet azaldı. Yüz binlerce beşer, milyonlarca ekran karşısında “insanlık”tan habersiz yaşıyor. Açlar doyurulmuyor, düşen kaldırılmıyor, yetim korunmuyor. Çünkü insanlık rütbesi, unutuldu.
İşte burada “insaniyet”in bir rütbe olduğu ve her beşerin ona ulaşamayacağı hakikati yeniden haykırılıyor. Bu rütbe; şefkatle, sabırla, adaletle, tevazu ile elde edilir. Ve bu rütbe, ilahi bir lütuftur ama aynı zamanda ciddi bir gayret ister.
Sonuç ve Özet
İnsanlık, sadece yaratılışla elde edilen bir vasıf değil, iman, ahlak ve hizmetle kazanılan bir makamdır. Her doğan beşer insân olamaz. Kur’ân’ın ışığında, sünnetin rehberliğinde, hakiki insanlık ancak vicdanla, merhametle ve adaletle yükselir. Peygamberler bu makamın en büyük temsilcileridir. Bugün bu yüce rütbeyi tekrar hatırlamaya, yaşamaya ve yaşatmaya muhtacız.
Özet:
“El-İnsaniyetü rütbetün lâ yasîlu ileyhâ küllü’l-beşer” sözü, her insanın biyolojik olarak beşer olduğu, ancak gerçek insanlık rütbesine ahlaki kemâl ve manevî terbiye ile ulaşabileceğini ifade eder. Kur’ân ve hadisler, bu rütbenin şefkat, adalet, hizmet ve merhametle kazanıldığını gösterir. Peygamberler, insaniyetin zirve örnekleridir. Modern çağda ise bu yüce rütbeyi kaybeden beşeriyet, yeniden tefekkür ve tevazu ile o makama ulaşma çabasına girmelidir.