Kemalâtın İzinde: Kâinattaki Güzelliklerin Aslı

Kemalâtın İzinde: Kâinattaki Güzelliklerin Aslı

“Kemalât”tır. 

   Evet, bu kâinatın bütün ulvi hikmetleri, hârika güzellikleri, âdilane kanunları, hakîmane gayeleri, hakikat-i kemalâtın vücuduna bedahetle delâlet ve bilhassa bu kâinatı hiçten icad edip her cihetle mu’cizatlı ve cemalli bir surette idare eden Hâlık’ın kemalâtına ve o Hâlık’ın âyine-i zîşuuru olan insanın kemalâtına şehadeti pek zâhirdir. “
Şualar

İnsan, kâinata ibret ve hikmet nazarıyla baktığında, onun sıradan bir varlıklar yığını olmadığını fark eder. Tersine, bu âlem baştan sona sanatla dokunmuş bir saray, hikmetle kurulmuş bir mektep, rahmetle döşenmiş bir sofradır. Bu sarayda her şey yerli yerinde, her varlık en uygun surette yaratılmıştır. Güzellikler tesadüf değil, kudretin, hikmetin ve kemalâtın eseridir.

Kemalât; kusursuzluk, yetkinlik, mükemmellik demektir. Kâinattaki düzen, estetik ve gaye; bir kemal sahibi Zat’ın, yani Allah’ın kemalâtının aynasıdır. Zira kusurlu bir failden mükemmel bir eser çıkmaz. Kâinatta görülen her türlü güzellik, nizam, adalet ve hikmet; Allah’ın sonsuz kemalâtını ilan etmektedir.

Bir çiçeğin rengindeki incelik,

Bir kelebeğin kanadındaki simetri,

Bir annenin kalbindeki şefkat,

Güneşin düzenli doğup batışı,
hepsi bu kemalâtın parlak tecellileridir.

Ayrıca, insanın kendisi de bu kemalâtı gösteren bir âyine-i zîşuur (şuur sahibi ayna) olarak yaratılmıştır. Zira insan, Allah’ın isim ve sıfatlarının bir tecelligâhı olarak yaratılmış, akıl, kalp, ruh gibi manevî cihazlarla donatılmıştır. Onun fıtratındaki ahlak, sanat, merhamet ve adalet duygusu, ilâhî kemalâtın izlerini taşır. İnsan bu yönüyle hem kemalâtı tanır, hem kemal arar, hem de ona şahitlik eder.

Fakat bu şahitlik ve tanıma, ancak marifet, ibadet ve tefekkür ile bir değer kazanır. Aksi halde insan, en güzel şekilde yaratıldığı halde en aşağı mertebeye düşebilir. Çünkü kemalât, yaratılışta değil; onu tanımakta, ona yönelmekte, onu yüceltmekte tamamlanır.

Her sanat, sanatkârını gösterir. Kâinatın büyük sanatı da, kemal sahibi bir Sanatkârı gösterir. Ve bu sanatın en anlamlı parçası olan insan, kemalâtını ancak O’na kulluk ederek bulur.

Özet:

Bu makalede, kâinattaki hikmetli nizam ve güzelliklerin, Allah’ın kemalâtına açık birer delil olduğu açıklanmıştır. Her varlıktaki ölçü, estetik, maksat ve fayda; kusursuz bir ilim ve kudretin ürünü olarak görülmüş; insanın da bu kemalâtı anlayan, hisseden ve yansıtan bir ayna olduğu belirtilmiştir. Gerçek kemalât ise insanın Hâlık’ını tanıması, O’na yönelmesi ve O’nun rızasına göre yaşamasıyla tahakkuk eder.

 

Loading

No ResponsesHaziran 15th, 2025