Rububiyet-i Mutlaka: Görünmeyen Elin Kâinattaki Terbiyesi

Rububiyet-i Mutlaka: Görünmeyen Elin Kâinattaki Terbiyesi

“Rububiyet-i mutlaka”dır. 

   Evet, bütün kâinatta hususan zîhayatlarda ve bilhassa terbiye ve iaşelerinde her tarafta aynı tarzda ve umulmadık bir surette beraber ve birbiri içinde hakîmane, rahîmane bir dest-i gaybî tarafından olan bir tasarruf-u âmm elbette bir rububiyet-i mutlakanın tereşşuhudur ve ziyasıdır ve tahakkukuna bir bürhan-ı kat’îdir.”
Şualar

Kâinata dikkatle bakan her akıl sahibi, onun sadece yaratılmış olmakla kalmadığını, aynı zamanda sürekli terbiye edildiğini fark eder. Bu terbiye; kör tesadüflerin, şuursuz doğa yasalarının işi değil, ilim ve irade sahibi bir Zât’ın rahmetli, hikmetli ve muhteşem bir tasarrufudur. İşte bu tasarrufun adı: Rububiyet-i mutlakadır.

“Rububiyet”, kelime olarak “terbiye etmek, büyütmek, kemale erdirmek” anlamına gelir. Ancak “mutlaka” kaydıyla birlikte bu terim, sınırsız bir idare, kuşatıcı bir tedbir, kusursuz bir gözetim demektir. Kâinatın tamamında, özellikle de canlıların rızıklandırılması ve gelişiminde bu rububiyetin izleri her yerde ve her anda görülür.

Düşünün:

Bir yavru kuş henüz gözünü açmadan, ihtiyaç duyduğu gıdayı annesinin kursağında hazır bulur.

Tohum toprağa düşer, karanlıkta, sessizlikte ve bilinçsizliğin tam ortasında ilimle yönlendirilmiş bir süreçle fidan olur, meyve verir.

Anne rahmindeki bir bebek, en hassas ölçülerle gelişir; ne bir gün geç gelir ne de erken.

Bütün bu işlemler, bilinçsiz sebeplerle açıklanamayacak kadar derin, düzenli ve rahmetlidir. Tıpkı Bediüzzaman’ın dediği gibi:

> “Her tarafta aynı tarzda, umulmadık surette, beraber ve birbiri içinde…”

Bu, tek bir elden yönetimi; yani mutlak bir rububiyeti gösterir. Zira bir işin içinde çok el varsa, o iş karışır. Ama kâinatta karışıklık değil, mükemmel bir uyum vardır. Bu ise, birliğin, yani tek ve mutlak bir Rabbin varlığının açık delilidir.

Ayrıca bu rububiyet sadece bedene değil, ruhlara da yöneliktir. İnsan aklı, fikri, kalbi ve duyguları da bu terbiyenin kapsamındadır. Hayat boyu karşılaştığımız olaylar, sınavlar, nimetler ve musibetler hep bir iç terbiyenin parçalarıdır. Bize düşen, bu ilahî terbiyeyi fark etmek, O Mutlak Rabbin tedbirine teslim olmak ve her halimizle O’na yönelmektir.

Özet:

Bu makalede, “rububiyet-i mutlaka” kavramı ele alınmıştır. Kâinattaki canlı-cansız her varlığın hikmetli bir şekilde idare ve terbiye edilmesi, rahmetli bir Rububiyetin eseri olarak gösterilmiştir. Bu rububiyetin, her şeyde aynı tarzda, şaşmaz bir ölçüyle ve görünmeyen bir elin müdahalesiyle gerçekleştiği vurgulanmış, bunun da Allah’ın mutlak terbiye edici sıfatının açık bir delili olduğu ifade edilmiştir. İnsan, bu terbiyeyi fark ettiğinde yaratılış gayesine yaklaşır.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 15th, 2025