Eğitmek mi, Öğütmek mi? Kimliksizliğin Çıkmazında Bir Nesil
Eğitmek mi, Öğütmek mi? Kimliksizliğin Çıkmazında Bir Nesil
“İnsanı eğitmeyen eğitim, bilgiyi yükleyip ruhu unutan sistem, sadece beden üretir; vicdan değil.”
Bir nesil düşünün; çocukken oyunla avutulmuş, gençken ideolojiyle yoğrulmuş, iş hayatında çıkarla törpülenmiş, yaşlılıkta da vicdan muhasebesine bırakılmış… Ve bütün bu devrelerin sonunda mezara “Müslüman” olarak uğurlanıyor. Lakin hangi Müslümanlık bu? Hayatı boyunca unuttuğu değerlerin, ölümle beraber hatırlanması mı?
Modern eğitim sistemi, insanı tanımadan onu şekillendirmeye çalışıyor. Kalbi, ruhu, vicdanı olmayan bir yapı, sadece zihinleri kalıplara döküyor. Lise çağında genç, en sivri duygularını şiddetle arıyor: ya aşırı sağa ya da sola savruluyor. Üniversite döneminde sorgulamanın adına inkâr, özgürlüğün adına başıboşluk yerleşiyor. İş hayatında “ne pahasına olursa olsun kazan” anlayışıyla kapitalizmin dişlisi oluyor. Emeklilikte ise, içindeki boşluğu doldurmak için cami avlularına yöneliyor.
Bu, sahte bir kimlik inşasıdır. Her dönemde başka bir kişilikle yaşamaya zorlanan bir insan tipi… Aslında kimlik değil, bir maske koleksiyonu…
Eskiden “bir okul açılırsa bir hapishane kapanır” denirdi. Çünkü okul, ahlâkı, fazileti, vicdanı, merhameti öğretirdi. Şimdi ise bilgi yüklü, vicdanı boş, yüksek notlu ama düşük şahsiyetli bireyler üretiyoruz. Bir okul açıldığında artık bir hapishane değil, birkaç terapi merkezi, birkaç mahkeme dosyası, birkaç boşanma sebebi, birkaç cinnet vakası da beraberinde açılıyor.
Eğitim Sistemi Nerede Kaybetti?
Helâl ve haram unutuldu. Çocuklara hesap yapmayı öğrettik ama hesap vermeyi öğretmedik.
Ahlâk kitapta kaldı. Davranışa dönüşmeyen değer, değersizleşti.
İnsanlık cümlede kaldı. Yalnızca “insan hakları” diye sloganlar öğrettik, “hakiki insan” olmayı unuttuk.
Kimlik eğitimi yerine kariyer eğitimi verdik. Ne olmak istediğini sorduk ama kim olmak istediğini hiç sormadık.
Kimliksizliğin Sonu
Eğitim, eğer insanın ruhunu, kalbini ve vicdanını inşa etmiyorsa; sadece bilgiyle donatılmış bir robot üretir. Ve bu robotun yönünü, tüketim kültürü, ideolojiler veya sosyal medya belirler. Düşünce yoksa taklit vardır, şahsiyet yoksa şekilcilik vardır, iman yoksa inançsızlık değil; yerine başka bir şeyin konduğu “yeni tanrılar” vardır.
Eğitim sistemimiz, dinle, ahlâkla, hakikatle barışmadıkça kimliksiz nesiller üretmeye devam edecektir. Kimliksiz bireylerden de millet çıkmaz, medeniyet doğmaz, gelecek kurulmaz.
Ne Yapmalı?
Eğitim sadece aklı değil, kalbi ve vicdanı da hedef almalıdır.
Kur’an merkezli, değer temelli, insan odaklı bir eğitim modeli yeniden inşa edilmelidir.
“Nasıl daha çok kazanırım?” değil, “Nasıl daha doğru yaşarım?” sorusu merkeze alınmalıdır.
Öğretmen, sadece ders anlatan değil, ahlâkı yaşatan bir şahsiyet olmalıdır.
Unutmayalım ki, mezar taşında “Müslüman” yazmak, Müslüman yaşanmadıysa bir şey ifade etmez.
Özet:
Bu makale, eğitim sisteminin bireyleri bilgiyle donatırken ( ki o bilgide ne kadar bilgi ve hazmedilmiş ve geçerli) değerlerden yoksun bırakmasının doğurduğu kimliksizliğe dikkat çekiyor. Çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık evrelerinde farklı kimliklere bürünen bireylerin aslında gerçek bir şahsiyet geliştiremediği anlatılıyor. Sonuç olarak ise, iman, ahlâk ve vicdan temelli bir eğitim anlayışının kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğu ifade ediliyor.