Kabir: Seni Bekleyen Kapı, Dünyaya Sırtını Döndüren Gerçek
Kabir: Seni Bekleyen Kapı, Dünyaya Sırtını Döndüren Gerçek
“Seni intizar etmekte
ve senin de
sür’atle ona doğru
gitmekte olduğun
kabir,
dünyanın ziynetlı,
lezzetli şeylerini
hediye olarak
kabul etmez.
—-Risale-i Nur Külliyatı’ndan—-
Dünyanın en çarpıcı hakikati: Her doğan ölür, her gelen gider…
İnsanoğlu, ne kadar kendini eğlenceye, kazanca, makama kaptırsa da bir gerçek daima sessizce yaklaşır: Kabir.
Ve bu gerçek, öyle bir gerçektir ki; ne aldatır ne erteler.
Kabir, seni beklemekte.
Ve sen, farkında olsan da olmasan da, her an ona doğru yürümektesin.
> “Kabir, dünyanın ziynetli, lezzetli şeylerini hediye olarak kabul etmez.”
Çünkü kabir, hakikatin kapısıdır; fânî olanın değil, bâkî olana ait olanın girişidir.
Dünya: Bir Misafirhane, Bir Oyalanma Alanı Değil
İnsan, dünyaya ebedî kalmak için gelmemiştir. Oysa büyük çoğunluk, bu geçici misafirhaneyi ebedî bir saray gibi süslemeye çalışır. Makamlar, servetler, lezzetler; hepsi dünya pazarında alınıp satılan geçici süslerdir. Fakat kabir, bunların hiçbirini kabul etmez. Kabre girenle birlikte altınlar, arabalar, unvanlar gitmez. Oraya yalnız amel, niyet ve kalbin yüküyle girilir.
Dünyanın ziyneti, kabirde bir hiç hükmündedir. Çünkü kabir, hakikatin çıplak hâlidir. Her şeyin soyunduğu, yalnızca hakikatin giyindiği bir yerdir.
Sür’atle Gidiyoruz: Fark Etsek de Etmesek de
İnsan, yaşadıkça yaşlandığını fark eder. Her doğan gün, aslında biraz daha eksilen bir ömürdür. Her nefes, biraz daha kabre yaklaşmaktır. Ölüm, hayatın karşıtı değil; tamamlayıcısıdır. Çünkü ölüm, yokluk değil, bir kapıdan diğerine geçiştir. Bir istasyondur. Ama bu istasyona hazırlık yapmadan varmak, insanı azaba götürür.
Kabir, seni intizar etmekte. Yani beklemekte. Üstelik aceleyle beklemekte. Sen ne kadar geç gitmek istersen iste, adımların seni ona sür’atle götürmektedir.
Kabir Ne İster?
Kabir, dünyada yapılan zulmü değil, adaleti kabul eder.
Malı değil, ihlâsla verilmiş sadakayı alır.
Şöhreti değil, gizli yapılan ibadeti tanır.
Ne makam, ne şan… Kabir, sadece imanı, ibadeti, ihlâsı, tevazuu, güzel ahlâkı kabul eder.
> Çünkü toprak, kibri yutar ama şerefi saklar.
Dünya lezzeti çürür, ama salih amel meyve verir.
Kabir, Bir Korku Değil; Bir Uyanıştır
Kabir, korkulması gereken bir yer değil; hazırlanılması gereken bir yerdir. Dünya, ne kadar yalanla örülmüşse, kabir o kadar gerçektir. Hazırlıksız giren için bir çukur; hazırlıklı olan için ise bahçeye açılan bir kapıdır.
> Peygamber Efendimiz (sav) buyurur:
“Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçedir, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
O hâlde hazırlanmalı…
Zira az kaldı.
Özet:
Bu makale, insanın kaçınılmaz sonu olan kabir üzerine yazılmıştır. Kabir, dünya ziynetlerini ve geçici lezzetlerini kabul etmeyen, sadece iman ve amel gibi hakiki sermayeyi tanıyan bir kapıdır. Her insan farkında olsa da olmasa da, kabre doğru hızla ilerlemektedir. Bu yüzden asıl hazırlık; makam, mal ve şöhret değil; kalp, ibadet, sadakat ve güzel ahlâktır. Kabir, korku değil; uyanış vesilesi olarak görülmeli, dünyaya değil ahirete yatırım yapılmalıdır.