TESADÜFÜN MASKESİ DÜŞTÜ: FÂİL-İ ZÜLCELÂL’İN MUHTEŞEM TASNİFİ

TESADÜFÜN MASKESİ DÜŞTÜ: FÂİL-İ ZÜLCELÂL’İN MUHTEŞEM TASNİFİ

“Kâinatta tasarrufları görünen ef’al-i Rabbaniyenin ıtlak ve ihata ve nihayetsiz bir surette zuhurlarıdır. Ve o fiilleri takyid ve tahdid eden, yalnız hikmet ve iradedir ve mazharların kabiliyetleridir. Ve serseri tesadüf ve şuursuz tabiat ve kör kuvvet ve camid esbab ve kayıtsız ve her yere dağılan ve karıştıran unsurlar, o gayet mizanlı ve hikmetli ve basîrane ve hayattarane ve muntazam ve muhkem olan fiillere karışamazlar, belki Fâil-i Zülcelal’in emriyle ve iradesiyle ve kuvvetiyle zâhirî bir perde-i kudret olarak istimal olunuyorlar.”
Şualar

Kâinat bir kitap gibidir. Her harfi, her satırı anlamlıdır. Rüzgarın estirilmesinden kalbin çarpmasına, yaprağın düşmesinden yıldızların yörüngesine kadar her olay bir plan dahilinde gerçekleşir. Ve bu planın mimarı, her şeyin Rabbi olan Allah’tır. Çünkü:

> “Kâinatta tasarrufları görünen ef’al-i Rabbaniyenin
ıtlak ve ihata ve nihayetsiz bir surette zuhurlarıdır.
Ve o fiilleri takyid ve tahdid eden, yalnız hikmet ve iradedir.”

Bu ifadeler, kâinattaki işleyişin tesadüfî değil, kasıtlı ve hikmetli olduğunu ilan eder. Yani hiçbir şey gelişigüzel meydana gelmez. Her şeyin ardında bir irade, bir ilim, bir hikmet ve bir gaye vardır.

Kudretin Perde Arkasında: Tesadüf mü, İrade mi?

Zamanımızda birçok insan, özellikle bilim adına konuşanlar, doğada gördükleri düzeni “tesadüf”, “tabiat” veya “kör kuvvet” gibi kavramlarla açıklamaya çalışır. Oysa bu kavramların hiçbiri, kâinattaki hikmetli ve düzenli işleyişi açıklamaya yetmez.

Bir damla suda hayatı, bir hücrede ilmi, bir yaprakta kimyayı barındıran sistem, şuursuz sebeplerin eseri olamaz. Bediüzzaman bu noktada der ki:

> “Serseri tesadüf, şuursuz tabiat, kör kuvvet, camid esbab…
o gayet mizanlı ve hikmetli fiillere karışamazlar.”

Bu net ifade; aklın, kalbin ve vicdanın ortak hükmüdür: Kör olan düzen kuramaz. Cansız olan hayat veremez. Şuurdan yoksun olan hikmetli işler yapamaz.

Perdelerin Arkasındaki Kudret

Fiillerin önüne konulan sebepler, aslında birer perde-i kudrettir. Güneşi doğuran gece değildir, gece sadece bir geçiştir. Çiçeği açtıran bahar değildir, bahar sadece bir zarf gibidir. Asıl yapan, eden, idare eden Fâil-i Zülcelâl’dir. Ancak O’dur ki bütün fiilleri ilmiyle, kudretiyle, iradesiyle yapar.

Ve dikkat edin, bu fiiller:

Mizanlıdır: Her şey ölçüyle yaratılır. Atomdan galaksiye kadar bir denge vardır.

Basîrânedir: Her şey görüldüğü gibi görülmesi gereken zamanda ve mekânda olur.

Muhkemdir: Rastgele değil, sağlam ve yerli yerindedir.

Hayattarânedir: Canlılık, bilinç, hareket hep O’nun fiillerinin yansımasıdır.

İmtihanın Sırrı: Perdenin Gerisindekini Görmek

Allah, kudretini sebepler arkasında icra eder ki imtihan sırrı bozulmasın. Eğer her şeyi doğrudan ve açıktan O yapsaydı, herkes mecburen inanırdı. Fakat bu perde, insanın aklını ve kalbini harekete geçirir. Gören görür, arayan bulur. Tembel olan ise sebeplere takılır kalır.

ÖZET:                                                                                                

Bu makale, kâinatta görünen düzenli fiillerin arkasında Allah’ın ilim, kudret ve iradesinin bulunduğunu ifade eder. Tesadüf, tabiat veya sebepler gibi unsurlar; gerçek anlamda bir yaratma gücüne sahip değildir, sadece ilahî kudretin perdeleridir. Her şey hikmetli, ölçülü ve basîrane bir şekilde yaratılmaktadır. İman gözü, bu perdelerin ardındaki tek ve mutlak faili, yani Fâil-i Zülcelâl’i görür ve tanır. Bu fark ediş, hem marifetullahın kapısını açar hem de imanın derinliğini artırır.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 14th, 2025