TEK SAHİP, TEK SULTAN: KÂİNATTAKİ TEVHİDİN AZAMETİ
TEK SAHİP, TEK SULTAN: KÂİNATTAKİ TEVHİDİN AZAMETİ
“Bu kâinatın sâni’i ve müdebbiri ve bu memleketin sultanı ve mürebbisi ve bu sarayın sahibi ve bânisi birdir, tektir, vâhiddir, ehaddir. Misli ve naziri olamaz ve veziri ve muîni yoktur. Şeriki ve zıddı olamaz, aczi ve kusuru yoktur.”
Şualar
İnsan aklıyla bakınca bu kâinat; başıboş bir karmaşa değil, düzenli bir ordugah, hikmetle işleyen bir saray, sanatla bezenmiş bir sergi, rahmetle dolu bir misafirhane olarak görünür. Fakat bütün bu sistemin gerisinde kim var, kim idare ediyor, kim yön veriyor? İşte bu soruya Bediüzzaman Hazretleri, hakikatin ta kendisini haykıran bir cümleyle cevap verir:
> “Bu kâinatın sâni’i ve müdebbiri ve bu memleketin sultanı ve mürebbisi ve bu sarayın sahibi ve bânisi birdir, tektir, vâhiddir, ehaddir. Misli ve naziri olamaz ve veziri ve muîni yoktur. Şeriki ve zıddı olamaz, aczi ve kusuru yoktur.”
Kâinat: Saray, Malik: Allah
Bir köyün bile tek muhtarsız, bir geminin tek kaptansız, bir binanın tek mühendissiz olamayacağı bu dünyada, milyarlarca yıldızdan hücrelere kadar kusursuz işleyen bu muazzam düzenin sahipsiz olması düşünülebilir mi?
Hayır.
Bu sarayın sahibi birdir. Çünkü birlik olmadan düzen olmaz. Çokluk, çatışmayı doğurur. Eğer iki ilâh olsaydı, yıldızlar farklı istikametlere gider, yeryüzü karmaşaya sürüklenirdi. Oysa her şey mükemmel bir denge içinde: Ay Güneş’e itaat ediyor, su buharlaşıp yağmur olup iniyor, toprak her tohumu tanıyıp bağrında büyütüyor. Bu mutlak bir vahdetin, birliğin ilanıdır.
Vezirsiz ve Muînsiz Kudret
Allah Teâlâ, tek olduğu gibi, hiçbir şeye de muhtaç değildir. O’nun ne vezire ne yardımcıya, ne danışmana ne de destekçiye ihtiyacı vardır. Çünkü her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, her şeyi hikmetle idare eden yalnızca O’dur.
Ne bir ortağı vardır, ne de zıddı. Varlığı ezelî, iradesi mutlak, kudreti sınırsızdır. İnsanlar bir işi başarmak için yardıma, araçlara, zamana ve bilgiye muhtaçtır. Ama Allah için bu gerekenlerin hiçbiri söz konusu değildir. O’nun kudreti, sadece irade etmesiyle gerçekleşir: “Ol!” der, olur.
Tevhid: Kâinattaki En Büyük Hakikat
İşte bu yüzden, tevhid; yani Allah’ın birliğini, benzersizliğini ve ortağının olmadığını kabul etmek, bütün iman hakikatlerinin temeli ve zirvesidir. Kâinatta ne kadar güzellik, düzen, hikmet ve nizam varsa; hepsi tevhid nuruyla anlaşılır. Tevhid olmazsa, her varlık başıboş, her olay sahipsiz, her nimet tesadüf olur ki bu aklın, vicdanın ve gözün gördüğü hakikate aykırıdır.
Tevhid, insanı zillet ve acizlikten kurtarır, tek ve mutlak bir Kudret’e bağlar. Teslimiyetin kaynağı, sükûnetin dayanağı, ubudiyetin özü budur.
ÖZET:
Bu makalede, kâinatın sahibinin, düzenleyicisinin, terbiye edicisinin yalnızca Allah olduğu, O’nun tek, benzersiz, ortağı olmayan, acizden münezzeh bir Rab olduğu vurgulanmıştır. Kâinattaki kusursuz nizam, her şeyin tek bir elden çıktığını gösterir. Bu da Allah’ın tevhid hakikatini açıkça ilan eder. Tevhid, insanın hem imanını kemale erdirir hem de ruhunu huzura ulaştırır.