BİR LOKMA DEĞİLİZ: HİYANETİN KODLARI, İSTİKLÂLİN RUHU

BİR LOKMA DEĞİLİZ: HİYANETİN KODLARI, İSTİKLÂLİN RUHU

Tarih bir şahitliktir. Zulmün ısrarı kadar, adaletin inadı da bu topraklarda kayda geçmiştir. Bugün yaşananlar, sadece bir zaman dilimine ait krizler değildir; asırlar öncesine dayanan bir planın, ihanetin ve küresel bir kumpasın devamıdır. Bu oyunlarda figüranlar değişmiş, ancak rejisör hep aynı kalmıştır.

15 Temmuz, Türkiye’nin diz çökertilmek istendiği küresel bir operasyondur. Görünürde FETÖ’nün eliyle yapılan bu saldırı, gerçekte büyük İsrail projesinin en kanlı perdesiydi. Eğer o gece hainler muvaffak olsaydı, Türkiye önce içeriden felce uğratılacak, sonra güneydoğudan başlayarak adım adım işgale hazırlanacaktı. Diyarbakır’dan Kayseri’ye kadar uzanan coğrafya, “Arz-ı Mev’ûd”un bir parçası yapılacak, İran ise batıdan kuşatma altına alınarak direnci kırılacaktı.

Ancak bu millet; öyle kolay yutulan bir lokma değildi. Allah’ın izni, milletin feraseti ve cesaretiyle o gece tarihin yönü değişti. Boğaz köprülerinde, havaalanlarında, meydanlarda verilen mücadele sadece bir hükümeti değil, bir ümmetin direniş ruhunu kurtardı.

Fakat İsrail ve onun güdümündeki yapılar, planlarından vazgeçmediler. Bugün Gazze’de işlenen soykırım, sadece bir halkı yok etmek değil, bir ruhu, bir direnişi ve bir sesi susturmaktır. Lübnan’da çıkarılan kargaşa, Suriye’de kurulan kukla yapılar, Irak’ta oynanan oyunlar ve son olarak İran’a yönelen tehditler, hep aynı senaryonun farklı sahneleridir.

Kendi geçmişinde zulümden kaçıp Osmanlı’ya sığınan Yahudiler, şimdi Osmanlı’nın torunlarına kin kusuyor. İspanya’da Engizisyon’un pençesinden kurtulup İstanbul’da huzura kavuşanların çocukları, bugün ekmeğini yedikleri medeniyetin temellerine bomba döşüyor. Bu vefasızlık, sadece siyasi değil; aynı zamanda ahlaki bir çöküştür.

Ancak bilmedikleri bir şey var: Bu milletin tarihi, yutulan acılarla değil, kusulan ihanetlerle yazılmıştır. Düşman boğazımıza sarıldığında, biz göğsümüzle karşı çıkarız. Her ihanet girişimi, bu milletin imanını bilemiş, inancını pekiştirmiştir. Bu yüzden düşman planladıkça boğulur, biz direndikçe doğruluruz.

Bugün yaşanan her olay, ümmetin uyanışı için bir imtihandır. Eğer Gazze’de akan kanı sadece bir haber başlığı olarak okursak, yarın kendi sokaklarımızda aynı sahneleri izlemek zorunda kalırız. Çünkü İsrail’in hedefi sadece Filistin değildir. O, İslâm’ın izini silmek, ümmetin iradesini yok etmektir.

Bu sebeple, her Müslümanın uyanık olması, boşlukları fırsat bilen düşmana karşı şuurlu durması farzdır. Çünkü düşman, boşlukları sever. Her gaflet anı, bir ihanetin davetiyesidir. Ve bu düşman, sadece bombayla değil; medya, kültür, ekonomi ve içeriden beslediği hain yapılarla saldırır.

Bize düşen, birlik ve basiret ile bu zinciri kırmaktır. Çünkü bu milletin özünde, Selahaddin’in kılıcı, Fatih’in duası ve Abdülhamid’in feraseti vardır. Ve bu üçü birleşirse; İsrail planları değil, kendi korkularında boğulur.

Özet:

15 Temmuz darbe girişimi, küresel bir işgal projesinin parçasıydı. Hedef sadece Türkiye değil, ümmetin kalbiydi.

İsrail, başarısız darbe sonrası doğrudan saldırılarla bölgeyi karıştırmaya devam ediyor: Gazze, Lübnan, Suriye, İran.

Osmanlı’nın sığınmacısı olan Yahudiler, şimdi ihanetin baş planlayıcısı konumunda.

Bu millet kolay yutulacak bir lokma değil. Her ihaneti bertaraf edecek bir ruh ve geçmişe sahip.

Müslümanların birlik, basiret ve direnç içinde olması zorunludur. Düşman boşluk kolluyor, ihanet her fırsatta tekrar ediyor.

> “Eğer biz uyanmazsak, ihanet uyanık kalır. Eğer biz birleşmezsek, düşman bizi parçalara ayırır.”

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 14th, 2025