Zamanın Cihadı: İman Kalelerini Savunmak

Zamanın Cihadı: İman Kalelerini Savunmak

“Bu asırda din ve İslâmiyet düşmanları, evvela imanın esaslarını zayıflatmak ve yıkmak planını, programlarının birinci maddesine koymuşlardır. Hususan bu yirmi beş sene içinde, tarihte görülmemiş bir halde münafıkane ve çeşit çeşit maskeler altında imanın erkânına yapılan sû-i kasdlar pek dehşetli olmuştur, çok yıkıcı şekiller tatbik edilmiştir.”
Sözler. Konferans

Gizli Bir Cihad: İmanın Erkanına Açılmış Sessiz Savaş

Bu çağda İslâm’a karşı açılan mücadele, artık doğrudan değil; dolaylı, sinsi, sistematik ve maskelidir. Bediüzzaman Said Nursî’nin “Konferans” adlı eserinde işaret ettiği gibi, düşmanların birinci hedefi artık Müslümanları öldürmek değil; iman esaslarını tahrip etmek, dinin temel taşlarını zayıflatmaktır.

Önce Kur’an’ı değil, Allah’a imanı hedef alıyorlar. Peygamber’i değil, nübüvvet mefhumunu sorgulatıyorlar. Kıyameti değil, ahiret inancını sarsıyorlar. Her şeyi bir ideoloji, bir teori, bir medya hamlesi ile sorgulanabilir hâle getiriyorlar. Çünkü biliyorlar ki bir milletin camisini yıksan, tekrar yapar; ama imanını yıktın mı, kalbini kaybedersin, o milleti içinden çökertirsin.

Yeni Maskeler, Eski Saldırılar

Tarihte inkârcılar açıkça küfrü savunur, dine saldırırdı. Bugün ise maskeler ardında münafıkça hareket ediliyor. “İnsan hakları”, “özgürlük”, “bilimsellik”, “akılcılık” gibi süslü kavramlar altında dinsizlik ve imansızlık pazarlanıyor. Özellikle genç zihinlere “dinin yük olduğu”, “çağın gerisinde kaldığı”, “modern hayatla bağdaşmadığı” telkin ediliyor.

Bu yöntemler açık savaş değil; düşünce sabotajıdır. Ve bu sabotaj, bazen felsefe diliyle, bazen mizah yoluyla, bazen sanat ve eğlence vasıtasıyla kalplere sızar. Gençlerin gözünden Allah, aklından ahiret, kalbinden peygamber silinmeye çalışılır.

Hedef: İman Kalelerinin İçten Yıkılması

Bu sinsi planların maksadı; küfrü hâkim kılmak değil, önce iman duygusunu belirsizleştirmek, sonra da onu boş bir sembole dönüştürmektir. Bu strateji üç aşamalı işler:

  1. Şüphe tohumları ekmek: İman esasları tartışmalı, sorgulanabilir ve muğlak gösterilir.
  2. Güven zeminini sarsmak: Alimlere, kutsal metinlere ve dinî otoritelere karşı güvensizlik pompalanır.
  3. Boşluğu heva ile doldurmak: Boşalan kalplere nefsî arzular, menfaat hesapları, maddecilik ve hazcılık sunulur.

Sonuçta, bedenen Müslüman ama zihnen ve kalben sekülerleşmiş bir nesil meydana getirilir. İşte bu, en tehlikeli yıkımdır.

İman Cihadı: Savunmadan Taarruza

Bu çağda cihad, sadece fizikî savaş değil; imanı koruma ve tebliğ cihadıdır. Artık mızrak değil, kalem; kalkan değil, hakikat; zırh değil, delil ve tefekkür gereklidir.

Bu mücadelede en güçlü silah: marifetullahtır. Allah’ı tanımak, sıfatlarını, fiillerini, esmasını akıl ve kalp birlikteliğiyle anlamaktır. Risale-i Nur gibi eserler, işte bu çağın manevî savunma sistemleridir. İmanı isbata dayalı şekilde anlatır; gençlere Allah’a akıl ve kalp ile ulaşma yolu açar.

Mü’minin Vazifesi: Kalbini Tahkim Etmek

Böylesi bir asırda mü’minin vazifesi sadece namaz kılmak, oruç tutmak değil; imanını ilimle, şuurla ve tefekkürle tahkim etmektir. Çünkü saldırı kalbe yönelmişse, savunma da kalpten başlamalıdır.

Evlatlarımızın sadece dünya eğitimine değil, imanî eğitimine de ehemmiyet verilmeli. Düşünerek, severek, anlayarak inanmalarını sağlamak gerekiyor. Aksi takdirde, kalbinde iman eksik olan bir gencin, sosyal medya üzerinden bile nasıl maneviyattan koparıldığını seyretmek zorunda kalıyoruz.

Sonuç ve Mesaj

Bu çağda kılıçlar değil, kelimeler savaşıyor. Hedef; topraklar değil, kalpler ve zihinler. Artık mü’minin düşmanı dışarıda değil, içeri sızmış hâlde. Ve münafıkane saldırılar, sadece savunmayı değil; uyanışı ve direnişi gerektiriyor. Herkes kendi kalbine ve çevresine karşı bir nöbetçi olmalı. Zira iman, ihmal kabul etmez; gaflet kaldırmaz.

Özet:

Bu makalede, asrımızda imana yönelik sinsi ve sistematik saldırılar ele alınmıştır. Artık din düşmanlığı açık değil; münafıkane ve maskeli şekilde yürütülmekte, özellikle genç zihinler hedef alınmaktadır. Amaç, iman esaslarını zayıflatmak, kalpleri içten çökertmektir. Bu saldırılar karşısında mü’minin en büyük silahı; tefekkür, marifetullah ve imanî ilimlerle tahkim edilmiş bir kalptir. Zaman, maddî cihad değil; iman cihadı zamanıdır. Risale-i Nur gibi eserler bu çağın siperleridir. En büyük vazife ise, evvela kendi kalbimizi sonra çevremizi imanla ihya etmektir.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 10th, 2025