Kur’ân’ın Şevki ve Hüzünlü Sesi: Ruhun Terbiyesi ve Lehviyatın Mizanı

Kur’ân’ın Şevki ve Hüzünlü Sesi: Ruhun Terbiyesi ve Lehviyatın Mizanı

“Kur’an’ın şevki ise: Ruh düşer heyecana, şevk-i maâlî verir. İşte bu sırra binaen, şeriat-ı Ahmediye (asm) lehviyatı istemez.

   Bazı âlât-ı lehvi tahrim edip, bir kısmı helâl diye izin verip… Demek, hüzn-ü Kur’anî veya şevk-i Tenzilî veren âlet, zarar vermez.

   Eğer hüzn-ü yetimî veya şevk-i nefsanî verse âlet haramdır. Değişir eşhasa göre herkes birbirine benzemez.”
Sözler. Lemaat

Kur’ân: Ruhun Heyecanını Dirilten İlâhî Bir Nefes

Kur’ân-ı Kerîm yalnız bir kitap değildir. O, bir nurdur. Sadece bilgi vermez; ruhu yoğurur, kalbi inşa eder. Okunduğunda sadece anlaşılmaz; hissedilir, yaşanır. Zira Kur’ân, ruhu harekete geçiren, heyecanlandıran, yüce gayelere şevk veren bir “şevk-i maâlî” kaynağıdır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle:

> “Kur’ân’ın şevki, ruhu heyecana getirir; yüce gayelere sevk eder.”

Bu heyecan, bir oyun yahut eğlence neşesi değil; ulvî bir gayeye yönelmenin verdiği kalbî bir titreşimdir. Bu nedenle Kur’ân’ın sesiyle heyecanlanan bir kalp, Allah’a daha da yaklaşır. Ruh, o sesle dirilir.

Şeriat Neden Lehviyattan Sakındırır?

Kur’ân’ın bu yüksek sesi ve şevki karşısında, dünya eğlenceleri, nefsânî şarkılar, lüzumsuz oyalanmalar sönük ve değersiz kalır. İşte bunun içindir ki, Şeriat-ı Ahmediye (asm), “lehviyat” yani faydasız, boş, nefsânî eğlenceleri reddeder.

Peki bu reddediş topyekûn bir yasak mı? Hayır. Bazı âlât-ı lehviye (eğlence vasıtaları), tahrim yani haram olarak görülürken; bazılarına izin verilmiştir. Bu fark nereden doğar? Cevap yine Bediüzzaman’ın şu ayrımında yatar:

> “Eğer bir alet hüzn-ü Kur’anî veya şevk-i Tenzilî verirse, zarar vermez. Ama hüzn-ü yetimî (dünyevî keder) veya şevk-i nefsânî verirse, haramdır.”

Yani mesele, dış kabukta değil, ruha tesirinde ve maksadında gizlidir.

Hüzün Her Zaman Faydalı mıdır?

Hayır. Hüzün bazen ruhu Allah’a yaklaştırır, bazen ise gaflete ve karamsarlığa düşürür. Kur’ân’ın hüznü, “hüzn-ü Kur’anî”; Allah korkusundan gelen, ahireti hatırlatan, kalbi rikkate getiren bir hüzündür. Gözyaşı döktürür ama imanla temizler. Ruhun yükünü hafifletir. Nitekim Efendimiz (asm) Kur’ân’ı okurken ağlamış; gözyaşını bir ibadet gibi yaşamıştır.

Ama “hüzn-ü yetimî”, nefsânîdir. Terk edilmişlik, hayattan şikâyet, kaderden dargınlık duygusudur. Bu, insanı Allah’a değil; isyana, gaflete ve depresyona götürür. Aynı şekilde müzik veya bir sanat eseri, eğer böyle bir hüznü besliyorsa, fayda değil zarar verir.

Şevk Her Zaman Değerli midir?

Hayır. Şevk de ikiye ayrılır: “Şevk-i Tenzilî” yani ilâhî vahyin ruhu coşturmasıyla oluşan bir iştiyak… Bu şevk kişiyi kulluğa, ibadete, ahlâka ve hizmete yönlendirir. Ruh bu şevkle Allah’a uçar.

Ama “şevk-i nefsânî”, cismin hoşuna giden, nefsin isteklerini parlatan, haz peşinde koşan bir coşmadır. Bu, kişiyi ulvî hedeflere değil, nefsin arzularına yönlendirir.

Neye Göre Haram, Neye Göre Helal? Mizan Ruhun Terbiyesidir

Bediüzzaman’ın çok hassas bir noktaya dikkat çektiği şu cümle meseleyi özetler:

> “Değişir eşhasa göre, herkes birbirine benzemez.”

Yani bir müzik aleti, bir şiir, bir sanat eseri… Kimi kişiyi Allah’a yaklaştırabilir, kimi kişiyi gaflete düşürebilir. Bu sebeple haram-helal değerlendirmesi, sadece şekle değil; kişide bıraktığı tesire göre yapılır.

Bu bakış açısı, İslâm’ın şekilciliğe değil, kalp ve niyete verdiği önemin bir göstergesidir. Zira maksat, insanı Allah’a yaklaştırmaksa; her şey bu maksada göre ölçülür.

Sonuç ve Mesaj

Kur’ân bir ses değil, bir nefestir. Kalbe işleyen bir fısıltı, ruhu dirilten bir çağrıdır. Onun hüznü yakar ama yakarak temizler. Onun şevki sarhoş etmez, ayıltır. Ruhun en derin yerlerine dokunur. Bu yüzden onunla gelen hisler kutsaldır.

Ama aynı hisler, başka kaynaklardan geldiğinde zararlı olabilir. Hüzün, Allah’ı hatırlatıyorsa makbul; dünya ve nefs içinse mecazîdir ve zararlıdır. Şevk, ibadete götürüyorsa nur; hevaya götürüyorsa zulmettir. Her şeyin mizanı budur.

Özet:

Bu makalede Kur’ân’ın şevk ve hüzün boyutu ele alınmış, şeriatın lehviyata neden mesafeli durduğu açıklanmıştır. Kur’ân’ın verdiği “şevk-i maâlî” (ulvî gayelere yönelten şevk) ve “hüzn-ü Kur’anî” (kalbi rikkatle temizleyen hüzün), insan ruhunu terbiye eder. Buna karşılık nefsânî şevkler ve dünyevî hüzünler insanı gaflete sürükler. Şeriat bu tesirlere göre bazı eğlence araçlarını yasaklamış, bazılarını ise niyet ve tesire göre mübah kılmıştır. Sonuç olarak, bir şeyin helal veya haram oluşu, kişide bıraktığı etkiye göre değerlendirilir; zira herkes birbirine benzemez, kalplerin terazisi farklı işler.

 

Loading

No ResponsesHaziran 10th, 2025