Kur’ân’ın Nüzul Hikmeti: Zamanla Gelen Hakikat
Kur’ân’ın Nüzul Hikmeti: Zamanla Gelen Hakikat
“Sair kitaplara benzemez, onlara makîs olmaz; zira yirmi sene zarfında müneccemen hâcetlere nisbeten nüzulü; müteferrik mütekatı’, bir hikmet-i Rabbanî.
Esbab-ı nüzulü muhtelif, mütebayin. Bir maddede es’ile mütekerrir, mütefavit. Hâdisat-ı ahkâmı müteaddid, mütegayir. Muhtelif, mütefarık nüzulünün ezmanı.”
Sözler. Lemaat
“Sair kitaplara benzemez, onlara makîs olmaz…”
Kur’ân-ı Kerîm, şekil ve muhteva bakımından diğer bütün kitaplardan ayrıdır. O, yalnız bir ilim kitabı değildir. Yalnız bir hukuk metni, yalnız bir hikmet mecmuası, yalnız bir ahlâk kılavuzu da değildir. O, bütün bunları içinde barındıran ve fakat hiçbirine tam anlamıyla benzemeyen bir Kelâmullahtır.
Bediüzzaman Hazretleri’nin bu ifadeleriyle vurguladığı hakikat, Kur’ân’ın indiriliş şekli ve tarzının da bu eşsizliğe uygun olduğudur. Zira Kur’ân, yirmi üç sene gibi uzun bir zaman zarfında, “müneccemen” yani parça parça; vakalara, ihtiyaçlara, suallere ve toplumsal gelişmelere göre indirilmiştir. Bu usûl, onun benzersizliğinin ve ilahî hikmetle yoğrulmuşluğunun bir işaretidir.
Parça Parça Nüzul: Rabbânî Hikmetin Tecellisi
Kur’ân’ın bir kitap gibi baştan sona yazılarak bir anda değil, “müteferrik” (ayrık), “mütekatı” (parça parça) bir şekilde indirilmesi, beşerî kitaplardan temel farkıdır. Bir hikmet-i Rabbanî olarak, olaylara, ihtiyaçlara, sorulara cevaplar sadedinde indirilen ayetler, sadece bilgi vermekle kalmaz, aynı zamanda zihni hazırlar, kalbi eğitir, toplumu dönüştürür.
Bu yönüyle Kur’ân, sadece bir metin değil, canlı bir muallim, dinamik bir mürşid ve hikmetle konuşan bir Rehberdir. Çünkü her bir ayet, hem indiği zaman dilimindeki hadiseye bir yön verir hem de kıyamete kadar sürecek olan bir hakikati ilan eder.
Nüzul Sebeplerinin Çeşitliliği: Hayatın Ta Kendisi
> “Esbab-ı nüzulü muhtelif, mütebayin.”
Kur’ân’ın inişine sebep olan olaylar farklı farklıdır; savaşlar, sulhlar, münakaşalar, ahkâm meseleleri, sosyal yaralar, şahsi sorular, müşriklerin tuzakları, mü’minlerin duaları… Bütün bu çeşitli hadiseler karşısında Kur’ân susmaz; hikmetli cevabını verir. Bu cevaplar bazen tekrar eder, bazen aynı meseleye farklı açılardan yaklaşır, bazen bir ayetle hükmü yeniler veya kaldırır.
İşte bu çeşitlilik, Kur’ân’ın bir eğitim metodudur. İnsanların ihtiyacına göre konuşur. Bir defada her şeyi anlatmaz. Zamanla, anlayarak, yaşayarak, sindirerek kavratır. Bu usul, sadece bilgiyi öğretmek değil, terbiye etmektir.
Ahkâmın Değişen Halleri ve Sabit Hükümler
> “Hâdisat-ı ahkâmı müteaddid, mütegayir.”
Kur’ân’ın hukukî hükümleri, zamanla gelen değişen olaylara göre inmiştir. Ancak burada önemli bir incelik vardır: Ahkâmın bazıları zamana ve duruma bağlı, bazıları ise evrensel ve sabittir. Bu farkı anlamak, Kur’ân’ı doğru anlamanın temelidir.
Zekâtın farziyeti sabittir, ama zekât oranlarının detayı zamanla açıklanmıştır. Namazın vakti sabittir, ama kıyam esnasında nasıl kılınacağı gibi meselelerde esneklik tanınmıştır. Kur’ân’ın bu yönü, onun değişen zamanlara rağmen değişmeyen hakikatleri nasıl taşıdığının göstergesidir.
Kur’ân: Bir Defalık Hitap Değil, Her Asra Seslenen Kelâm
Kur’ân’ın müneccemen nüzulü, sadece indiği dönemi değil, her asrı kuşatmasını sağlar. Zamanı parçalara bölerek inmiş olması, her zaman diliminde yeniden anlaşılmasını ve yaşanmasını mümkün kılar. Bu da onu diğer kitaplardan ayırır. Diğer kitaplar bir devri anlatır; Kur’ân ise bütün devirlere yol gösterir.
Sonuç ve Mesaj
Kur’ân’ı sadece bir ilim, hukuk veya ahlâk kitabı olarak görmek; onu anlayamamak demektir. O, bir anda değil, hayata yayılarak inmiş bir kelâmdır. Bu indiriliş tarzı, onun ruhunu yansıtır: Canlılık, dirilik, tazelik… Her çağa konuşan, her kalbe dokunan, her soruya cevap veren bir ilahî hitap…
Bu nedenle Kur’ân’a yaklaşırken onu bir öğretmenin sesini dinler gibi, bir dostun nasihatini alır gibi, bir mürşidin terbiyesini görür gibi okumak gerekir. Ancak bu şekilde, onun müteferrik nüzulündeki hikmeti anlayabiliriz.
Özet:
Bu makale, Kur’ân’ın yirmi üç yılda parça parça inmesinin ardındaki ilahî hikmeti ele almaktadır. Kur’ân, sair kitaplara benzemez; çünkü o, hayatın bizzat içine doğmuş, olaylara göre inmiş, canlı ve dinamik bir kelâmdır. Nüzul sebeplerinin farklılığı, hükümlerin zamanla beyanı, olaylara göre inmesi; Kur’ân’ı yalnız bir metin olmaktan çıkarıp canlı bir rehber hâline getirir. Bu özellik, onu her çağa hitap eden ilahî bir kitap yapar.