Toplumun Ruh Haritası: Adalet, Merhamet ve Mizan Üzerine
Toplumun Ruh Haritası: Adalet, Merhamet ve Mizan Üzerine
“Bir kısım desatir-i içtimaiye
İçtimaî heyette düsturları istersen: Müsavatsız adalet, önce adalet değil. Temasülse tezadın mühim bir sebebidir.
Tenasüpse tesanüdün esası. Sıgar-ı nefistir tekebbürün menbaı. Zaaf-ı kalptir gururun madeni. Olmuş acz, muhalefet menşei. Meraksa ilme hocadır.
İhtiyaçtır terakkinin üstadı. Sıkıntıdır muallime-i sefahet. Demek, sefahetin menbaı sıkıntı olmuş. Sıkıntı ise madeni: Yeisle sû-i zandır,
Dalalet-i fikrîdir, zulümat-ı kalbîdir, israf-ı cesedîdir.”
Sözler. Lemaat
Toplum bir bedendir. Her ferd onun bir azasıdır. Kalp hastaysa beden hasta olur, akıl dağınıksa istikamet bozulur. Toplumların çözülmesinin ardında ahlâkî ve fikrî dejenerasyonlar olduğu gibi; adaletsizlik, tekebbür, israf ve yeis gibi görünmez marazlar da içtimâî felaketlerin başlıca sebepleridir.
Bediüzzaman Hazretleri, bu metninde bize içtimâî hayata dair hikmetli düsturlar verir. Her bir cümle, günümüz toplumlarının yaşadığı krizlere ayna tutar niteliktedir.
Adalet, Eşitlik ve Denge Arasındaki İnce Çizgi
> “Müsavatsız adalet, önce adalet değil.”
Adalet, herkese aynı şeyi vermek değil; herkese hak ettiğini vermektir. Eşitlik (müsavat), çoğu zaman adaleti maskeleyebilir. Eşitliğin adalet zannedilmesi, güçlüye alan açarken zayıfı ezer. Nitekim bir öğretmene, bir öğrenci kadar söz hakkı tanımak eşitliktir, ama adalet değildir.
> “Temasülse tezadın mühim bir sebebidir.”
Her şeyi birbirine eşitlemek, zıddiyet doğurur. Kadınla erkeği, gençle yaşlıyı, işçiyle patronu tamamen aynılaştırmak adaleti değil, çatışmayı doğurur. Çünkü fıtrat farklılığı inkâr eden sistem, ruhlarda baskı üretir.
Kibir, Gurur ve Zaafın Anatomisi
> “Sıgar-ı nefistir tekebbürün menbaı. Zaaf-ı kalptir gururun madeni.”
Kibir, güçlü olmaktan değil; nefsi küçük ve ruhu zayıf olmaktan kaynaklanır. Gerçek büyüklük, tevazu ile yükselir. Gurur ise kalbin zaafından neş’et eder. Kalbi iman ve şefkatle dolu olan insan, başkasına karşı üstünlük taslamaz. Zira bilir ki üstünlük, takvada ve güzel ahlaktadır.
> “Olmuş acz, muhalefet menşei.”
Kendini yetersiz gören, kendi iç âleminde acz hisseden kişi, bu yetersizliğini örtmek için muhalefet ederek dikkat çekmeye çalışır. Bu da cemiyette fitne ve çatışmaya yol açar.
İlerleme, İhtiyaç ve Merakla Başlar
> “Meraksa ilme hocadır. İhtiyaçtır terakkinin üstadı.”
Merak bir ilim tohumu, ihtiyaç bir terakki motorudur. İnsan bilmediğini sormakla öğrenir, ihtiyacını karşılamak için çalışmakla ilerler. Bugün ilim ve teknoloji yolculuğunda yükselen her toplumun arkasında, bu iki dinamik vardır: Merak ve ihtiyaç.
Ancak bu iki değer, faydalı ilim ve helal rızık peşinde koşmakla anlam kazanır. Yoksa merak, malayaniye; ihtiyaç da israfa dönüşür.
Sıkıntının İki Yüzü: Terakki mi Sefahet mi?
> “Sıkıntıdır muallime-i sefahet. Demek sefahetin menbaı sıkıntı olmuş.”
Sıkıntı iki kapı açar: Ya sabırla terakki, ya da gafletle sefahet. Sıkıntıya sabırla mukabele edilirse insan olgunlaşır, ruhta derinlik kazanır. Ama sabırsızlık ve boşlukla birleşirse bu sıkıntı, eğlenceye, sefahate, uyuşmaya ve israfa dönüşür. Bugün modern hayatın boşluklarında boğulan gençlik, bu hakikatin canlı bir örneğidir.
Sefahatin Gizli Kökleri: Yeis, Zanda Bozulma ve İsraf
> “Sıkıntı ise madeni: Yeisle sû-i zandır, dalalet-i fikrîdir, zulümat-ı kalbîdir, israf-ı cesedîdir.”
Sefahat, yüzeyde bir eğlence gibi görünür. Ama derininde ümitsizlik (yeis), kötü zan (sû-i zan), fikrî sapma (dalalet), kalbî karanlık (zulümat) ve bedenin israfı (boş zevkler) vardır. İnsan bu girdapta hem dünyasını hem âhiretini ziyan eder.
Bu zincir, günümüz toplumlarında hızla yayılıyor. Ruh boşlukları, sosyal medyada tüketilen hayatlarla, anlamsız gösterilerle ve dijital sefahetle doldurulmaya çalışılıyor. Ama hakiki huzur, sadece iman, ibadet, adalet ve fıtratla barışmakla bulunur.
ÖZET:
Bu makale, Bediüzzaman’ın içtimâî düsturları ışığında, toplumun bozulma ve diriliş unsurlarını analiz etmektedir. Gerçek adaletin eşitlik değil, hikmetli denge ile sağlanacağı; kibir ve gururun zaaflardan doğduğu; ilerlemenin merak ve ihtiyaçla mümkün olduğu anlatılmıştır. Sıkıntı ise sabırla terakkiyi, gafletle sefaheti doğurur. Sefahatin kökleri ise ümidsizlik, kötü zan, kalp karanlığı ve bedenin israfıdır. Çözüm; iman, adalet, ahlâk ve hikmete dayanan bir içtimâî inşadır.