SAVAŞ RUHLU BATI, SULH RUHLU İSLÂM

SAVAŞ RUHLU BATI, SULH RUHLU İSLÂM

“Savaşmadan rahat edemeyen bir medeniyetin vicdanı değil, sadece silahı vardır.”

Tarihin sayfalarını karıştırdığınızda, karşınıza sürekli tekrar eden bir gerçek çıkar: Batı medeniyeti, yayılmak için savaşmayı, hâkimiyet kurmak için kan dökmeyi, zenginleşmek için işgal etmeyi bir yöntem değil, bir yaşam biçimi hâline getirmiştir.

Romalardan Haçlılara, sömürgecilikten iki dünya savaşına, Irak’tan Afganistan’a, Libya’dan Filistin’e kadar Batı’nın jeopolitiği, ekonomiyle değil, kurşunla, diplomasisi barışla değil, silahla şekillenmiştir.

Barbarlık, Cilalanmış Medeniyetin Ardında

Batı’nın teknolojisi ilerlemiş, şehirleri büyümüş, binaları göğe tırmanmış olabilir. Ancak insanlık tarihi şunu öğretmiştir: Teknolojik gelişmişlik, vicdanî olgunluk anlamına gelmez. Bir medeniyetin vicdanını ölçmek istiyorsan; hapishanelerine, mülteci kamplarına, yıkılmış şehirlerine bak.

Bugün Batı, demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi değerleri dillendirse de; bu kavramlar çoğu zaman kendi çıkarları için birer ambalaj, bahane, hatta maskedir. Zira Afrika’nın yeraltı zenginliklerine, Ortadoğu’nun enerji kaynaklarına, Asya’nın stratejik noktalarına ulaşmak için önce savaş çıkarırlar, sonra barışı(!) dikte ederler.

İslâm: Barışı Esas Alan İlahi Sistem

İslâm ise barış kökünden türemiş bir kelimedir. Müslüman, kendisinden emin olunan, başkasına zarar vermeyen kişidir. Kur’ân-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurur:

> “Eğer onlar barışa meylederlerse, sen de ona meylet.” (Enfal, 61)

Peygamber Efendimiz (sav), savaşı değil, barışı yaymak için gönderilmiştir. O, Medine’de her inançtan insanı içine alan bir toplumsal sözleşme ile adaleti tesis etmiş, Mekke’yi fethederken bir damla kan dökmeden affın büyüklüğünü göstermiştir.

İslâm’da savaş bir gaye değil, zulmü durdurmak için en son çaredir. Batı’nın aksine; İslâm orduları geçtikleri yerlerde kütüphaneler kurmuş, ilmi yaymış, adaleti tesis etmişlerdir. Hiçbir İslâm ordusu çocuklara, yaşlılara, ibadethanelere el uzatmamıştır.

Şeytanî Yapı: Kaostan Beslenen Sistem

Batı’nın şeytanî yönü, kaostan beslenmesinde gizlidir. Silah sanayi, enerji tekelleri, gizli servisler, medya manipülasyonları bir bütün halinde çalışır. Barış ortamı onların kâr hanesine zarar yazar. Çünkü kaos, onların düzenidir. Yıkım, onların büyüme alanıdır.

O yüzden her barış çağrısı onlar için bir tehdit, her birlik arayışı onlar için bir tehlikedir. İslâm coğrafyasındaki ihtilafları derinleştirmeye, fitneleri alevlendirmeye, kardeşi kardeşe kırdırmaya bu kadar istekli olmalarının sebebi budur.

İbret: Vicdansız Medeniyet Ayakta Kalmaz

Tarihte Firavunlar, Nemrutlar, Cengizler, Sezarlar da büyük güçlere sahipti. Ama hiçbirinin sonu hayırla bitmedi. Çünkü zulüm ile payidar olunmaz. Batı medeniyeti, insanı sadece ekonomik bir varlık olarak görmeye devam ettiği sürece, her teknolojik ilerlemesiyle birlikte manevî çöküşünü de hızlandırmaktadır.

İslâm ise, kalbi önceleyen bir medeniyettir. Barışı kalpte inşa eder, toplumda ihya eder. Eğer biz bu mirası doğru anlayıp yaşarsak, dünya gerçek barışı Müslümanlardan öğrenecektir.

ÖZET:

Bu makalede, Batı medeniyetinin savaşçı ve işgalci karakteri ile İslâm’ın barış esaslı yapısı karşılaştırılmıştır. Batı’nın tarihi, kan ve gözyaşıyla doludur; zira güç ve çıkar merkezlidir. Oysa İslâm, barışı, adaleti ve insan haysiyetini merkeze alır. Kur’ân ve Sünnet, savaşı değil, sulhu esas alır. Bugün dünya, sahte barış vaatlerinden değil, İslâm’ın hakiki sulh mesajından istifade etmeye muhtaçtır. Vicdanı olmayan bir medeniyetin medeniyet olmadığı hatırlatılmıştır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 10th, 2025