Kur’an Yeter Diyenler: Sünnetsiz Din, Ruhsuz Beden Gibidir
Kur’an Yeter Diyenler: Sünnetsiz Din, Ruhsuz Beden Gibidir
“Haberiniz olsun, kişinin rahat koltuğunda otururken kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman ‘Bizimle sizin aranızda Allah’ın kitabı vardır. Onda nelere helâl denmişse onları helâl biliriz. Nelere de haram denmişse onları haram addederiz’ diyeceği zaman yakındır. Bilin ki, Allah rasülünün haram kıldıkları da tıpkı Allah’ın Kur’ân’da haram kıldıkları gibidir.”
(Ebû Dâvûd, Sünnet 6; Tirmizî, İlim 10),
Bir zaman gelecek, diyor Allah Resûlü (s.a.v), “Kişi rahat koltuğuna kurulacak, önüne bir hadis ulaştığında şöyle diyecek: ‘Bizimle sizin aranızda Allah’ın Kitabı var. Kur’an’da ne helâlse ona helâl deriz, ne haramsa ona haram deriz.’” Ardından şu uyarıyı yapıyor:
> “Dikkat edin! Allah’ın Rasûlü’nün haram kıldıkları da, Allah’ın haram kıldıkları gibidir.”
Bu söz, sadece bir tarihî haber değil; bugün karşımızda duran bir fikrî sapmanın ve dini tahribin erken uyarısıdır. Bugün de aynı sözü farklı tonlarda duyuyoruz:
> “Ben sadece Kur’an’a bakarım.”
“Hadislere gerek yok, din sadece Kur’an’dır.”
“Peygamber de beşerdi, Kur’an’a aykırı söz söylemiş olabilir.”
Bu sözler, ilk bakışta masum ve hatta “Kur’an’a bağlılık” gibi görülebilir. Oysa bu, Kur’an’a değil, Kur’an’ın anlayışına darbe vurmaktır. Çünkü Kur’an bize, Hz. Peygamber’i sadece bir tebliğci değil, aynı zamanda bir öğretici, temsilci, hâkim, müzekkî (arındırıcı), teşri’ ve yaşayan rehber olarak tanıtır:
> “O, kendi hevâsından konuşmaz. Onun söyledikleri ancak vahiydir.” (Necm, 3–4)
“Allah ve Rasûlü bir işe hükmettiği zaman, mü’min bir erkek ve kadının, o işe dair kendi tercihleri olamaz.” (Ahzâb, 36)
Sünnet Neyi Temsil Eder?
Sünnet, Kur’an’ın pratik hayattaki açılımıdır. Kur’an, birçok hükmü özetle sunar, sünnet ise onu yaşanabilir hale getirir. Örneğin:
Kur’an namazı emreder; sünnet, nasıl kılınacağını öğretir.
Kur’an zekâtı emreder; sünnet, oranlarını belirler.
Kur’an haccı emreder; sünnet, uygulamasını gösterir.
Eğer sünnet dışlanırsa, Kur’an muğlaklaşır, uygulama ortadan kalkar. Tıpkı bir haritanın pusulasız okunamaması gibi.
Zararları Neler Olur?
- Dini parçalamak: Kur’an ve sünnet birbirinden ayrılmaz. Biri yalnız alınırsa, din yarım kalır. Yarım din ise ya ifrata ya da tefrite sürükler.
- Hevâya göre yorum: Sünneti reddedenler, Kur’an’ı da kendi arzularına göre eğip büker. Böylece her kafadan bir “doğru” çıkar; hakikat kaybolur.
- İslam birliğinin çözülmesi: Asırlar boyu ümmeti bir arada tutan ortak pratikler (namaz, oruç, ahlak, muamelat) sünnetle şekillenmiştir. Sünnetin reddi, bu birliği paramparça eder.
- Modernizm tuzağı: Birçok sünnet karşıtı düşünce, aslında modern akımların (sekülerizm, liberalizm, deizm) din kılığındaki yansımalarıdır. Amaç, dini bireysel, izafi ve hüküm koyamaz hale getirmektir.
Hikmetli Bir Uyarı
Sünneti reddetmek, Allah’ın gönderdiği örnek şahsiyeti devre dışı bırakmaktır. Bu, bir inşaatta ustayı kovmak, sadece projeye bakarak bina yapmaya çalışmaktır. Neticede bina çöker, enkaz altında da imanlar kalır. Unutulmamalıdır ki, sünnetsiz bir din, ruhsuz bir bedendir. Ne yürür, ne konuşur, ne de yaşar.
Özet:
Bu makale, Resûlullah’ın “Bir zaman gelecek, biri hadis duyunca ‘Biz Kur’an’a bakarız’ diyecek” şeklindeki uyarısından hareketle, günümüzde sünnet inkârının artan etkilerini ve zararlarını ele almıştır. Sünnetin, Kur’an’ın hayata yansıması ve uygulanabilir kılınması açısından vazgeçilmez olduğu vurgulanmıştır. Sünnetin dışlanmasının dini parçalayacağı, hevâya dayalı yorumlara yol açacağı ve ümmet birliğini bozacağı belirtilmiştir. Makale, sünnetin İslam’ın yaşanabilir yönü olduğunu hatırlatarak, onunla bağın koparılmasının, dinin ruhunun kaybolmasına sebep olacağını ortaya koymuştur.