Kelâmın Kıyafeti: Üslup Bir Şahsiyet Aynasıdır

Kelâmın Kıyafeti: Üslup Bir Şahsiyet Aynasıdır

“Şahsın üslub-u beyanı, şahsın timsal-i şahsiyetidir.”
Muhâkemat. 68.
“Kelâmın elbise-i fâhiresi veyahut cemali ve sureti, üslup iledir. Yani kalıb-ı kelâm iledir.”
Muhâkemat. 74
“Suyun mühendisi olan Hüdhüd-ü Süleyman’ın Sebe’den getirdiği nebe’ ve haberi dinle! Nasıl inzal-i Kur’an ve ibda-ı semavat ve arz eden Zülcelal’in tavsifini etmiştir. Hüdhüd diyor: “Bir kavme rast geldim. Zemin ve âsumandan mahfiyatı çıkaran Allah’a secde etmiyorlar.” Bak evsaf-ı kemaliye içinde, Hüdhüd’ün hendesesine telvih eden vasf-ı mezburu yalnız ihtiyar eyledi.”
Muhâkemat. 75

İnsan, kalbinde taşıdığı duyguların, zihninde şekillendirdiği düşüncelerin, ruhunda yankılanan hakikatlerin diliyle dışa vuran bir varlıktır. Dil ise sadece bir araç değil, insanın iç dünyasını ifşa eden bir aynadır. Bu aynada parlayan şey ise üsluptur. Bediüzzaman Said Nursî, “Şahsın üslub-u beyanı, şahsın timsal-i şahsiyetidir.” diyerek, insanın şahsiyet aynasının dilde, özellikle de üslubunda tecelli ettiğini ifade eder. Bu cümle, hem edebiyat hem ahlak hem de hikmet bakımından derin mânâlar ihtiva eder.

Üslup: Kelâmın Ruhu ve Kimliği

Bir söz sadece ne söylendiğiyle değil, nasıl söylendiğiyle de kıymet kazanır. Bu da üslubun meselesidir. Üslup, kelamın hem kıyafeti hem ruhudur. Bediüzzaman bu durumu şöyle ifade eder:

> “Kelâmın elbise-i fâhiresi veyahut cemali ve sureti, üslup iledir.”
(Muhâkemat, s. 74)

Bu, bir hakikatin üslupla ya güzelleşip gönüllere gireceğini ya da üslupsuzlukla itici hale gelip etkisini kaybedeceğini gösterir. Sözün hakikati ne kadar kıymetli olursa olsun, onu taşıyan lisan kaba, hoyrat veya yavan ise muhatabın kalbine ulaşamaz.

Dil, Şahsiyetin Sûreti ve Sîreti Olur

Nasıl ki insanın dış kıyafeti bir derece onun zevkini, estetik anlayışını, karakterini yansıtır; aynı şekilde kelamın kıyafeti olan üslup da kişinin iç dünyasını, hassasiyetini ve ahlakını ortaya koyar.
“Üslubu bozuk olanın fikri de bozuk olur.” sözü, bu gerçeğe başka bir açıdan ışık tutar.

Bir müminin üslubu, vakar, nezaket, tevazu ve hikmet taşımalıdır. Yalnızca haklı olmak yetmez, haklıyı hak bir dille savunmak gerekir. Zira Kur’ân da emreder:

> “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et…” (Nahl, 16/125)

Hüdhüd’ün Üslubu: Bir Kuşun Dilinden Tevhid

Bediüzzaman, Muhâkemat’ta son derece çarpıcı bir örnek verir. Hz. Süleyman’ın kuşu Hüdhüd, Sebe melikesinden haber getirirken sıradan bir bilgi taşımaz; üslubu ile tevhidî bir bakış açısını yansıtır:

> “Zemin ve âsumandan mahfiyatı çıkaran Allah’a secde etmiyorlar!”

Burada Hüdhüd, gözlemlediği bir halkın gafletini anlatırken onları doğrudan kınamaz, yerine Allah’ın kudretine işaret eder. “Suyu yerin altından çıkaran Allah” vurgusu, hem kendi mesleği olan su mühendisliğiyle bağlantılıdır hem de tevhid hakikatine güçlü bir gönderme ihtiva eder.

Bediüzzaman bu noktada, Hüdhüd’ün Allah’ı anlatma tarzındaki seçimini, onun ince zevkine ve meslekî inceliğine bağlar:

> “Evsaf-ı kemaliye içinde, Hüdhüd’ün hendesesine telvih eden vasf-ı mezburu yalnız ihtiyar eyledi.”
(Muhâkemat, s. 75)

Bu demektir ki, hakikati anlatırken herkes kendi istidadına uygun bir üslup seçer. Bu seçim bile onun şahsiyetini yansıtır.

Hakikat Üslup İçinde Parlar

Bir insanın ilmi olabilir, bilgisi yüksek olabilir. Lakin bu bilgiyi aktarırken kullandığı dil kırıcı, yıkıcı, kibirli veya aşağılayıcıysa o hakikat, kalplere sirayet etmez. Bu yüzden Bediüzzaman’ın yaklaşımı şudur:

> “Hak namına konuşan, hakkın hatırı için, kendi nefsini hatıra getirmemelidir.”

Üslup, bazen bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi hamdır; onu pişiren, süsleyen ve sunan üsluptur. Tıpkı cevherin işlenmeden önce sıradan bir taş gibi görünmesi gibi, hakikat de üslupla parlatılır.

Sonuç: Üslup, İlmin ve İmanın Ahlâkıdır

Üslup sadece bir edebiyat meselesi değildir; bir ahlâk, bir estetik, bir irfan meselesidir. Şahsiyet, dilde kendini gösterir. Müminin lisanı, içinde taşıdığı imanın ve edebin aynası olmalıdır. Hakikat, ancak güzel bir üslupla taşındığında hakikatin hakkı teslim edilmiş olur.

Her kelam, sahibini ele verir. O hâlde kelamımıza dikkat edelim; çünkü onun kıyafeti olan üslubumuz, kalbimizin rengini gösterecektir.

Makale Özeti

Bu makalede, Bediüzzaman Said Nursî’nin “Üslup, şahsiyetin aynasıdır.” yaklaşımı ele alınmıştır. Kur’ânî bir üslupla hakikati anlatmanın önemine vurgu yapılmış; Hüdhüd kıssasından hareketle, her ferdin dilinin kendi iç dünyasını yansıttığı belirtilmiştir. Kelamın şekli olan üslup; hem anlamı taşır, hem şahsiyeti sergiler. Hakikat, doğru üslupla söylenirse, hem kalplere ulaşır hem de ilim irfana dönüşür.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 10th, 2025