Fânilikte Saklı Beka: Dünya Bir Mezraadır
Fânilikte Saklı Beka: Dünya Bir Mezraadır
“Dünya fânidir, binler sene yaşamak olsa bâki olan hayat-ı uhreviyenin yanında, hiç-ender hiç mesabesindedir. Fakat fâni olmakla beraber, bâki hayatın bâki meyvelerini verecek bir mezraasıdır.”
Tarihçe-i Hayat.483.
İnsan, doğduğu günden beri bir yönüyle faniliğin gölgesinde yaşar. Her gün biraz daha yaşlanır, biraz daha yaklaşır son durağa. Fakat ne gariptir ki, dünya hayatı sonsuzmuş gibi davranır. Oysa Kur’ân, kâinat, akıl ve vicdan hep birlikte şöyle fısıldar kulağımıza:
“Ey insan! Dünya bir misafirhanedir, aldanma. Ebediyet yurdu burası değil.”
Hiç-Ender Hiç: Sonsuzluk Karşısında Dünya
Diyelim ki bir insan bin yıl yaşasa… Bu kulağa uzun gelebilir. Ama sonsuz bir ahiret hayatı karşısında bu bin yıl, “hiç-ender hiç”, yani hiçliğin de ötesinde bir hiçtir.
Sonsuzlukla kıyaslandığında bin yıl, bir an kadar bile değildir. Zira sonsuzun yanında her sonlu, matematiksel olarak sıfır hükmündedir.
Fakat burada ilginç bir sır var:
Dünya hem geçici hem de sonsuzluk adına en kıymetli fırsattır.
Çünkü insan burada yaptığı en küçük bir amelle, ebedî bir karşılık kazanabilir. İşte bu yönüyle dünya, sıradan bir durak değil; ebedî hayatın mahsulünü verecek bir tarla, bir mezraadır.
Fânilik Aldatmasın, Ebediyet Unutulmasın
Bugün çoğu insan dünya hayatına gereğinden fazla değer veriyor. Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor, ama hiç yaşamamış gibi ölüyor.
Modern zamanların “anı yaşa” felsefesi, aslında “faniliği unut” tuzağıdır. Oysa Kur’ân’ın dersi şudur:
> “Her nefis ölümü tadacaktır.” (Âl-i İmrân, 3/185)
İşte bu yüzden, Bediüzzaman Hazretleri bu faniliğe dikkat çekerken, “Ama aldanma! Bu dünya ebediyet meyvesi veren bir mezraadır.” diyerek uyarır. Fani olan dünya, niyet, ihlas ve şuurla bakıldığında, bâki meyveler verir.
Bir tebessüm sadaka olur.
Bir sabır cennet olur.
Bir secde ebedî bir saray olur.
Hayatın Gerçek Değeri: Geçicilikteki Kıymet
Hayatın geçici olması, onu anlamsız kılmaz. Aksine, geçicilik kıymeti arttırır. Çünkü kaçırılan fırsat bir daha ele geçmez. Dünya bu yönüyle bir sınav salonudur. Ne kadar kısa olursa olsun, doğru cevaplar verildiğinde sonsuz bir ödül kazandırır.
Bu yüzden, fani olan dünyayı hor görmek değil, onu ebediyet tarlasına çevirmek gerekir. Niyet, amel ve ihlasla; her şey bir tohuma dönüşür. O tohumlar ise ahirette karşımıza bahar olur, cennet olur.
Özet:
Bu makale, dünyanın fâniliğiyle beraber ahiret için bir mezra oluşunu konu edinmektedir. Dünya, ne kadar uzun sürerse sürsün, ebedî hayat yanında hiç hükmündedir. Ancak geçici olması, değersiz olduğu anlamına gelmez. Çünkü bu kısa dünya hayatında yapılan işler, sonsuz bir hayatı netice verebilir. Bu sebeple dünya, doğru kullanıldığında bâki meyveler veren kıymetli bir tarladır. İnsan, bu fânilik içinde beka için çalışmalıdır.