Zulüm Değil, Tenzil-i Rahmettir: Musibetlerin Gizli Hikmeti

Zulüm Değil, Tenzil-i Rahmettir: Musibetlerin Gizli Hikmeti

“Senin başına gelen zulümler ve musibetlerin altında kaderin adaleti var. İnsanlar, senin yapmadığın bir işle sana zulüm ediyorlar. Fakat kader senin gizli hatalarına binaen, o musibet eliyle seni hem terbiye hem hatana keffaret ediyor.

   Hem yüzer tecrübenle, ey sabırsız nefsim! Kat’î kanaatin gelmiş ki zâhirî musibetler altında ve neticesinde, inayet-i İlahiye’nin çok tatlı neticeleri var.

عَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ

çok kat’î bir hakikati ders veriyor. O dersi daima hatıra getir. Hem feleğin çarkını çeviren kanun-u İlahî, senin hatırın için –o pek geniş kanun-u kaderî– değiştirilmez.”
Tarihçe-i Hayat.485

İnsanın başına gelen her olayın görünen bir yüzü vardır: Zahir. Ve bir de görünmeyen, ancak hikmet nazarıyla anlaşılabilen derin bir yüzü: Bâtın. Musibetler, bu ikili yapının en çarpıcı tecellilerindendir. Dıştan bakıldığında zulüm gibi görünen birçok hâdise, kaderin nazarında bir adalet ve rahmettir.

Görünüşte Zulüm, Hakikatte Terbiye

Bir kimse, kendisinin yapmadığı bir suçtan ötürü insanların zulmüne uğrayabilir. İşte bu noktada kader devreye girer. Zira ilâhî kader hiçbir şeyi tesadüfe bırakmaz. İnsanların adaletsizliği, kaderin adalet terazisine engel olamaz. İnsanlar zulmeder, ama Allah asla zulmetmez. Zira:

> “Allah zerre kadar zulmetmez.” (Nisâ, 4/40)

Bediüzzaman Hazretleri bu sırrı ne güzel özetler:
Kader, o musibeti, senin gizli bir hatana keffaret ve seni terbiye için gönderiyor.
Bu cümle, musibetlerin görünen acısını, görünmeyen hikmetin merhemiyle sarmaktadır. Musibet, bir temizliktir; günahlardan, gafletten, kibirden… Bir terbiye aracıdır; sabrı, tevekkülü, şükrü öğretir.

Sabırsız Nefse İkaz: Derinlerde Saklı Rahmet

İnsan nefsi, zahirde acı gördüğü her şeyi reddetmek ister. Sabırsızdır, çabuk isyan eder. Ama zaman geçtikçe, olayların iç yüzü tecelli eder. O sabırsız nefis bile sonunda itiraf eder:
“Kat’î kanaatim gelmiş ki, zâhirî musibetlerin altında inayet-i İlahiye’nin çok tatlı neticeleri var.”

Gerçekten de nice musibet vardır ki, kişiyi ahireti kazanmaya sevk etmiş, günahlarının affına vesile olmuş, iç dünyasını derinleştirmiştir. Hatta bazen bir musibet, onlarca nasihatten daha tesirli olmuştur.

Kur’an-ı Kerim bu sırra şöyle işaret eder:

> “Olur ki, hoşlanmadığınız bir şey hakkınızda hayırlı olabilir.”
(Bakara, 2/216)

İşte bu ayet, kaderin görünmeyen yüzünü gösterir. O görünmeyen yüzde merhamet gizlidir, şifa gizlidir, hatta belki de cennetin kapıları gizlidir.

Kaderin Çarkı Senin İçin Dönmez, Ama Seni O Çarka Uydurur

İnsanın en büyük hatalarından biri, kainatın ve kaderin onun arzularına göre dönmesini istemesidir. Oysa Bediüzzaman bu gerçeği açıkça haykırır:

> “Feleğin çarkını çeviren kanun-u İlâhî, senin hatırın için değiştirilmez.”

Dünya bir imtihan sahnesidir. Bu sahnede, oyuncunun rolüne değil, sadakatine bakılır. İmtihanın soruları insana göre değil; insan, sorulara göre hazırlanmalıdır. Bu sebeple, kaderin işleyişini sorgulamak değil, ona teslim olmak gerek. Teslimiyet, acının ortasında bile huzur bulmaktır.

Özet:

Bu makale, insanın başına gelen zulüm ve musibetlerin arkasındaki kaderî hikmeti konu edinmektedir. İnsanlar zulmedebilir, ama kader adalet eder. Musibetler, gizli hatalara kefaret ve ruhun terbiyesi için bir rahmet vesilesidir. Sabırsız nefis zamanla görür ki, musibetlerin altında ilâhî inayet gizlidir. Kur’an’ın “hoşlanmadığınız şeyde hayır vardır” ayeti bu gerçeği teyit eder. Kaderin çarkı bizim arzumuza göre işlemez; asıl olan, bizim o çarka hikmetle uyum sağlamamızdır.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 10th, 2025