Unutulan Hakikat: Asıl Hayatın Gölgesinde Kaybolmak
Unutulan Hakikat: Asıl Hayatın Gölgesinde Kaybolmak
İnsan bu dünyaya ebedî hayatı kazanmak için gönderilmiştir. Varlığının hakikî gayesi; fânî olanı değil, bâkî olanı kazanmaktır. Ancak ne gariptir ki, insanın yolculuğu çoğu zaman bu hakikatin aksine bir istikamette ilerler. Ebedî saadeti kazandıracak imtihanlarla dolu dünya hayatı, insanı kendine meftun eder. Hakikatin üzeri günlük meşgalelerle örtülür. Dünya, bir oyun ve oyalanma sahnesi olur; ahiret ise gözlerden uzaklaşan bir belirsizlik gibi hissedilir.
Oysa her insan ölecek ve pişman olacaktır. Bu, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) apaçık beyanıdır:
> “Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur.”
“O pişmanlık nedir yâ Rasûlâllah?” diye sorulunca, buyurdu ki:
“(Ölen), muhsin bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artıramamış olduğuna; şayet kötü bir kişi ise, kötülükten vazgeçerek hâlini ıslah etmediğine pişman olacaktır.” (Tirmizî)
Bu hadis, hepimize şu soruyu sordurmalıdır: Bugün ölüm gelse, hangi pişmanlığı yaşarız?
Kaybın Büyüklüğü
Dünya hayatında elde edilen hiçbir başarı, makam, zenginlik, şöhret; ahirette bir hayır olarak karşımıza çıkmazsa, hepsi boştur. Asıl kayıp, insanın sonsuzluğu unutup fani olanla oyalanmasıdır. Tıpkı bir yolcunun, istasyon binasında ev kurmaya kalkışması gibi akılsızca bir iş olur bu. İnsan, dünyanın geçici ışıklarıyla gözünü kamaştırıp ebedî aydınlığı unuttuğunda, hakikatte kendi sonsuz zararına mühür vurur.
Küçük bir ihmal, büyük bir yıkımın sebebidir. Ebedi hayat için hazırlık yapmadan bu dünyadan göçmek, hiçbir telafisi olmayan bir kayıptır. Ölümle birlikte perde kalkar ve insan, gaflet içinde geçirdiği ömrün ne kadar kıymetli olduğunu anlar. Ama artık geri dönüş yoktur.
Gafletin Sebepleri
İnsanı gaflete düşüren birçok unsur vardır:
Dünya sevgisinin kalbi sarması,
Nefsin rehaveti ve rahat arayışı,
Sürekli yaşayacakmış gibi bir hissiyat,
Ölümün hatırlanmasının ertelenmesi,
Ahirete dair bilgilerin sadece teoride kalması…
İşte bu gaflet bulutlarının içinde, insan en kıymetli sermayesi olan ömür sermayesini tüketir. Nitekim;
Her gün bir küçük cenaze gibi geçen dünler, o gafletle elinden çıkıp gitmiş.
Geriye sadece hasret, pişmanlık ve keşke kalır.
Pişman Olmamak İçin Ne Yapmalı?
- Her gün ölümü hatırlamak: Ölüm, hayatı anlamlandırır. Her sabah “Bugün son günüm olabilir” şuuru, insanı diriltir.
- Salih amelleri artırmak: Her fırsatı ibadet, iyilik ve hayır için değerlendirmek gerekir. Zira son fırsat, ne zaman geleceği bilinmeyen andır.
- Tövbede acele etmek: Günahlarda ısrar etmeden hemen dönüş yapmak, pişmanlığı azaltır. Ertelenen tevbe, pişmanlıkların anasıdır.
- Hakiki dostlarla beraber olmak: İnsan kimle beraber yaşarsa, onun hayat tarzından etkilenir. Ahiret merkezli düşünenlerle olmak, yönümüzü düzeltir.
- Faydasız meşgalelerden arınmak: Zamanı israf eden, kalbi meşgul eden ve insanı Hak’tan uzaklaştıran boş uğraşmalardan sakınmak gerekir.
Son Söz: Sonsuz Zarar ve Dönüşü Olmayan Bir Yolculuk
İnsan ne zaman öleceğini bilmez. Ancak ölüm, her gün ona bir adım daha yaklaşmaktadır. Ve ölüm geldiğinde, geriye sadece yaşanmış bir hayat kalır. İşte o hayat ya bir müjde olur ya da bir azap sebebi…
Şu cümleyi hayatımızın mihveri yapmalıyız:
> “Dünya için değil, ahiret için yaratıldım.”
Makale Özeti
Bu makalede, Rasûlullah Efendimizin “Hiç kimse pişmanlık duymadan ölmez” hadisi üzerinden dünyanın geçici meselelerinin insanı nasıl oyalayıp ebedi hayatı unutturduğu ele alınmaktadır. Ahiret merkezli bir yaşamın önemi anlatılmış, gafletin sebepleri ve bu gafletten kurtuluş yolları sıralanmıştır. Makale, insanı hayatını sorgulamaya, tevbe ve salih amellere yönelmeye davet ederken; ölümden sonraki pişmanlığın büyüklüğüne karşı şimdiden hazırlıklı olunması gerektiğini anlatır.