Ahlâk Cephelerinde Açılan En Sinsi Savaş: İffet Üzerine Bir Muharebe

Ahlâk Cephelerinde Açılan En Sinsi Savaş: İffet Üzerine Bir Muharebe

“…Bu zamanda, zındıka dalaleti İslâmiyet’e karşı muharebesinde nefs-i emmarenin planıyla şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi yarım çıplak hanımlardır ki açık bacağıyla, dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar. Nikâh yolunu kapamaya, fuhuş yolunu genişlettirmeye çalışarak çokların nefislerini birden esir edip kalp ve ruhlarını kebair ile yaralıyorlar belki o kalplerden bir kısmını öldürüyorlar.”
Tarihçe-i Hayat.644

  1. Savaşın Şekli Değişti, Cepheler Değişmedi

Tarihin her döneminde hak ve batıl arasında bir mücadele olmuştur.
Bir zamanlar bu mücadele, açık cephelerde, silahlarla yapılırdı.
Fakat bu zamanın mücadelesi kalplerin, iffetlerin, ahlâkların siperinde yürütülüyor.
Artık hedef, dıştan beden değil, içten ruhtur.
Düşmanlar silahlarını değil, şehveti, teşhiri, cazibeyi kuşanmış;
ve nefis ile şeytanın ortak planlarıyla, insanın iç kalelerini hedef almıştır.

  1. Zındıkanın En Sinsi Ordusu: Teşhircilik ve Fuhşiyat

Bediüzzaman’ın bu ifadelerinde bir hakikatin altı çizilir:
Kadını kadınlıktan çıkaran bir sistem, onu bir süs eşyası, bir reklam unsuru, bir teşhir malzemesi hâline getirirse,
kadın artık iffetin muhafızı değil, şehvetin tetikleyicisi hâline gelir.

Bu hal öyle bir noktaya gelir ki:

Nikâh küçümsenir,

Aile zayıflar,

Sadakat alay konusu olur.
Ve neticede helal kapanır, haram açılır.

Bu hal, sadece kadını değil, toplumu çökerten bir felaket doğurur.

  1. Nefis, Şeytan ve Medya Üçgeni

Modern zamanlarda teşhircilik yalnızca bireysel bir tercih değil,
aynı zamanda organize bir saldırı hâlini almıştır.
Reklamlar, diziler, sosyal medya mecraları;
adeta birer şeytanî cephe gibi, insanın zayıf noktalarına saldırıyor.

Kadın bedeni, ticaretin nesnesi yapılmış,
teşhir bir “özgürlük” gibi sunulmuş,
iffet ise “gericilik” yaftasıyla aşağılanmıştır.

Oysa bu özgürlük değil; zincirsiz bir esarettir.
Kadın ruhunun derinliğine, annelik hikmetine, zarafetine bir ihanettir.

  1. Kalplerin Ölümü ve İmanın Tehlikesi

Bediüzzaman’ın “kalplerden bir kısmını öldürüyorlar” ifadesi,
sadece mecazi bir uyarı değil, hakikatin ta kendisidir.
Çünkü:

İffet yara alırsa,

Hayâ giderse,

Nikâh küçümsenir,

Şehvet normalleşirse…
O zaman kalp, nur-u imanı taşıyamaz hâle gelir.
Zira iman, temiz bir kalp ister.
Temiz bir kalp, gözden, fikirden, davranıştan başlar.
Göz iffetsizse, kalp de karanlık olur.

  1. Çare Nedir?

Bu muharebe, silahla değil sırât-ı müstakîm ile,

İmanla,

Takvâ ile,

Ahlâkî duruşla,

Gözün, gönlün terbiyesiyle,

Nikâhın teşvikiyle,

Kadını asıl haysiyetiyle yüceltmekle kazanılır.

Kadını iffet timsali bir konuma getirmek,
onu bir meta değil, bir rahmet vesilesi olarak görmek,
bu çağın en büyük cihadıdır.

  1. Sonuç: Cepheyi Tanıyan, Silahını Kuşanır

Bu zamanın mümini bilir ki:
Savaş meydanları artık gözde, gönülde, ekranlardadır.
Kendini koruyan, evladını, ailesini muhafaza eden kişi,
asıl kahraman odur.

Ve yine biliriz ki:
Zulüm ne kadar sistemleşse de,
hayâya karşı ne kadar isyan edilse de,
iffetin nuru karanlıkları deler.

Özet:

Zamanın en sinsi savaşı, iffet ve ahlâk üzerine yürütülen teşhirci saldırılardır.

Bediüzzaman, kadınları teşhir aracı yapan bu sistemi zındıkanın en tehlikeli silahı olarak tanımlar.

Bu sistem nikâhı zayıflatır, fuhşu yayar, imanları tehdit eder.

Nefis, şeytan ve medya, modern çağın üçlü saldırı mekanizması hâline gelmiştir.

Mümin, bu savaşı takvâ, iman, sabır ve ahlâkî duruşla kazanabilir.

Kadın iffeti, bir toplumun ahlâkî kalesidir; korunursa millet kurtulur.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 10th, 2025