İmansızlık Cehenneminden İman Nuru ile Kurtuluş
İmansızlık Cehenneminden İman Nuru ile Kurtuluş
“Dinsiz bir millet yaşayamaz.” dünyaca bir umumî düsturdur ve bilhassa küfr-ü mutlak olsa cehennemden daha ziyade elîm bir azabı dünyada dahi verdiğini, Risale-i Nur’dan Gençlik Rehberi gayet kat’î bir surette ispat etmiş. O risale ise şimdi resmen tabedildi. Bir Müslüman –el-iyazü billah– eğer irtidad etse küfr-ü mutlaka düşer; bir derece yaşatan küfr-ü meşkukta kalmaz. Ecnebi dinsizleri gibi de olmaz. Ve lezzet-i hayat noktasında, mazi ve müstakbeli olmayan hayvandan yüz derece aşağı düşer. Çünkü geçmiş ve gelecek mevcudatın ölümleri ve ebedî müfarakatları, onun dalaleti cihetiyle, onun kalbine mütemadiyen hadsiz firakları ve elemleri yağdırıyor. Eğer iman gelse, kalbe girse birden o hadsiz dostlar diriliyorlar. “Biz ölmemişiz, mahvolmamışız!” lisan-ı halleriyle diyerek o cehennemî halet, cennet lezzetine çevrilir.”
Tarihçe-i Hayat.545
> “Dinsiz bir millet yaşayamaz.”
– Bediüzzaman Said Nursî
- Hayatın Manası Nedir?
Hayat, sadece nefes alıp vermek değildir.
İnsan, hayata şuur ve idrak ile bakar.
Bu bakış ya bir iman penceresinden olur,
ya da inkâr karanlığından.
İman penceresi hayatı:
Bir rahmet mektubu gibi okur,
Geçmişi dostlarla dolu bir hatıra defteri gibi görür,
Geleceği vuslatlarla süslenmiş bir müjde olarak bekler.
Ama inkâr karanlığından bakan için hayat:
Geçmiş, yoklukla yutulmuş bir hüsran,
Gelecek, dipsiz bir karanlık,
Şimdi ise ölüm korkusuyla örselenmiş bir an olur.
- Küfrün Gerçek Yüzü: Sessiz Bir Cehennem
Risale-i Nur’un “Gençlik Rehberi” ve “Tarihçe-i Hayat” bölümlerinde Bediüzzaman, küfr-ü mutlakın mahiyetini en derin boyutlarıyla analiz eder.
Küfr-ü mutlak:
Ne geçmişe bir anlam verir,
Ne geleceğe bir umut taşır,
Ne de şimdiye bir huzur bırakır.
İnkâr, insanın:
Dostlarını kaybetmesine,
Akrabalarının yoklukta erimesine,
Evladı, ailesi, âlemi birer ölü gölge gibi görmesine yol açar.
> “Lezzet-i hayat noktasında mazi ve müstakbeli olmayan, hayvandan yüz derece daha aşağı düşer.”
Bu, sadece bir akide meselesi değil, aynı zamanda derin bir ruhsal azap halidir.
- Ecnebi Dinsizi ile Müslüman Mürtedin Farkı
Bediüzzaman bir noktaya daha dikkat çeker:
Bir Müslümanın irtidadı, yani dinden çıkması, onu yalnızca inançsız kılmaz;
onu küfr-ü mutlakın dehşetine düşürür.
Çünkü İslam’ı tanımış bir ruhun küfrü,
ecnebi bir dinsizinkinden daha sancılı olur.
Ecnebi, belki şüphe içinde bir huzur kırıntısı arar.
Ama dinden dönen Müslüman,
hakikatin farkında olarak onu inkar ettiğinden,
vicdanı bir cehenneme döner.
Küfrü artık sadece felsefi değil, ruhi ve içtimai bir zehir olur.
- İmanın Hayata Kattığı Mana
Bediüzzaman şöyle der:
> “Eğer iman gelse, kalbe girse, birden o hadsiz dostlar diriliyorlar…”
İman:
Maziyi diriltir, geçmişi şükürle anılaştırır,
İstikbali ebedî saadetin sabahına çevirir,
Şu anı, Allah’ın huzurunda bir kulluk makamı haline getirir.
İman sayesinde:
Ölüm, yokluk değil, dostlara kavuşma olur.
Ayrılıklar, sonsuz bir vuslatın arifesi olur.
Her şey mana kazanır, hayat cennet tadı alır.
- Dinsizliğin Toplumsal Çöküşü
Bir millet dinsizleşirse,
ahlâkı bozulur, adaleti yıkılır, vicdanı ölür.
Toplum sadece şekil olarak değil, ruh olarak da dağılır.
Evet, belki medeniyet namına araçlar çoğalır ama,
insanlık ruhu kaybolur.
Bediüzzaman bu sebeple şöyle der:
> “Dinsiz bir millet yaşayamaz.”
Bu söz sadece bir inanç değil, tarihin, toplumların ve tecrübelerin süzgecinden geçmiş bir hakikattir.
Sovyetlerin yıkılışı, Fransız ihtilalinin kanlı felsefesi,
ve modern toplumların ruhsal çöküntüleri bu hakikati haykırır.
- Sonuç: İman Nimetinin Kadrini Bilmek
İman nimettir. Hem de dünya ve ahireti aydınlatan bir nur.
Onu korumak, geliştirmek, yaşamak ve yaymak;
sadece bireysel bir mesele değil, küllî bir insanlık görevidir.
Çünkü iman varsa:
Kalp huzurludur,
Aklın meyvesi hikmettir,
Hayat ise ibadetle süslenmiş bir seferdir.
Ama iman yoksa:
Vicdan sessiz çığlıklarla boğulur,
Ruh azap çeker,
Hayat, canlı bir mezara dönüşür.
Özet:
Dinsiz bir millet ayakta duramaz; çünkü din toplumu bir arada tutan temel ruhtur.
Mayadır.
Küfr-ü mutlak, insanı geçmiş ve gelecekle bağını kopararak hayvandan aşağı bir hâle düşürür.
Müslümanın irtidadı, ecnebi dinsizliğinden daha ağır bir vicdanî azap doğurur.
İman ise maziden istikbale her şeye mana katar; ayrılıkları vuslata, ölümü hayata çevirir.
Sonuç olarak, iman hem bireyin hem toplumun varlık teminatıdır.