İNSANIN HİKÂYESİ: Maymundan Değil, Mana’dan Gelen Bir Varlık

İNSANIN HİKÂYESİ: Maymundan Değil, Mana’dan Gelen Bir Varlık

İnsan… Elinde kalem, dilinde kelâm, gözünde anlam taşıyan bir varlık. Gökyüzüne bakar da hayran olur; toprakta bir solucan görür, ibret alır. Ağlar, sevinir, dua eder. Sorar, düşünür, inanır. Bu varlık, sırf et ve kemik değil; ruh ve mana ile örülmüştür. Onu sırf bedeniyle tanımlamak, koca bir sarayı yalnız tuğlalarıyla izah etmeye benzer.

Ama modern çağın bazı zihniyetleri, bu sarayı toza toprağa indirme çabasındadır. Evrim teorisi adı verilen bir bakış açısı, insanı sadece biyolojik süreçlerin ürünü, tesadüflerin çocuğu, zamanın kazara doğurduğu bir mahluk gibi sunar. En dikkat çekici iddiası ise şudur: “İnsan, maymundan evrimleşmiştir.”

Oysa bu iddia ne aklen tatmin edici, ne ruhen izah edici, ne de dinen kabul edicidir.

Bir Fark Var: Kromozom Değil, Kıyametlik Bir Ayrım

İnsanla maymun arasında birtakım fiziksel benzerlikler olabilir. Lakin gözleriyle göğe dua eden, elleriyle kalem tutan, kalbiyle Allah’a inanan bir insanla; sadece sevkiyle yaşayan bir maymun arasında sadece 1-2 kromozomluk farktan daha büyük, sonsuz bir mesafe vardır. Bu fark; ruhun farkıdır. Bu ayrım; şuurun, vicdanın, merhametin ve imanın ayrımıdır.

Maymun, gülünce eğlenir; insan, gülünce tebessümle kalbine ışık saçar. Maymun bağırır; insan şiir yazar. Maymun yemek yer; insan sofra duası eder. Aradaki bu uçurumu, ne gen haritalarıyla ne laboratuvar deneyleriyle izah edemezsiniz.

İnsan Nereden Geldi? Cevap Semadan Gelir

Kur’ân bize insanoğlunun soykütüğünü açıkça bildirir: “Andolsun ki, Biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık.” (Müminun, 12) Ve sonra ona ruh üflenmiştir. Bu ruh üflemesi, insanı hayvanlardan ayıran en esaslı noktadır. Ruh, ilâhî bir nefestir. Bu yüzden insan, dua ederken göğe ellerini kaldırır; çünkü özü göğe aittir.

Adem (as), ilk insandır. İlk peygamberdir. İnsanlık, insanla başlamıştır; maymunla değil. Bu gerçeği kabul etmek, sadece bir inanç meselesi değil, aynı zamanda insan onuruna ve hikmetine yakışan bir bakıştır.

Bilim Teori Der, Hakikat Hikmet Söyler

Evrim bir teoridir. Yani ispatlanmamış, varsayımlara dayalı bir düşüncedir. Bilimsel literatürde “teori” kelimesi, gözleme dayalı açıklamalar bütünüdür. Ama halk arasında “kanıtlanmış gerçek” zannedilir. Bu sebeple “evrim teorisi ispatlandı” gibi cümleler, hem bilimsel olarak hem ahlaken yanlıştır.

Hakikat, sadece mikroskopla değil, vicdanla da aranmalıdır. Kimi teoriler vardır ki, gözle görsen de ruh kabul etmez. Çünkü akıl kadar, kalp de bir ölçüdür. İnsanlığın tarihi boyunca her toplumun kutsal metinlerinde “ilk insan” olarak bildirilen bir şahsiyet vardır. Neden? Çünkü bu, insanlığın ortak hafızasında yazılı olan hakikattir.

Son Söz: İnsan, Sadece Topraktan Değil, Hakikatten Yaratıldı

İnsanı tanımak, sadece kemiğini ve genetiğini bilmekle olmaz. Onu tanımak için gözyaşına bakmak gerekir. Bir anne, evladına ağlarken; bir şehit, vatanı için can verirken; bir derviş, secdede “Ya Rab!” diye inlerken… işte o anlarda insan, asıl kimliğini gösterir. Maymunlaşmış bir geçmiş değil, manalaşmış bir gelecektir onun yolu.

Eğer insana sadece et gözüyle bakarsak, onu hayvandan ayıramayız. Ama mana gözüyle bakarsak, onu melekten üstün kılan sırra ulaşırız.

Özet:

Bu makale, evrim teorisinin insanın manevi ve ruhani yönünü izah edemediğini, insanın yalnız biyolojik bir varlık olmadığını; ruh, şuur, vicdan ve ilahî bağlantılarla donatılmış müstesna bir varlık olduğunu vurgulamaktadır. Kur’ânî ve hikmetli bakış açısıyla, insanın kökünün maymun değil, insan olduğu belirtilmiş; insanı sadece bilimsel teorilere indirmektense, hakikat penceresinden bakmanın gerekliliği ifade edilmiştir. İnsan, maymundan değil; Allah’ın ruhundan ve hikmetinden gelen bir emanettir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 5th, 2025