Zamana Yemin ve Ziyan İçindeki İnsan: Asrın Musibet Aynası

Zamana Yemin ve Ziyan İçindeki İnsan: Asrın Musibet Aynası


وَ الْعَصْرِ ۝ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ

âyetindeki 

اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ

makam-ı cifrîsi bin üç yüz yirmi dört (1324) edip Hürriyet İnkılabı’yla başlayan tebeddül-ü saltanat ve Balkan ve İtalyan Harpleri ve Birinci Harb-i Umumî mağlubiyetleri ve muahedeleri ve şeair-i İslâmiyenin sarsılmaları ve bu memleketin zelzeleleri ve yangınları ve İkinci Harb-i Umumî’nin zemin yüzünde fırtınaları gibi semavî ve arzî musibetler ile hasaret-i insaniye ile

اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ

âyetinin bu asırda dahi bir hakikati, maddeten aynı tarihiyle gösterip bir lem’a-i i’cazını gösteriyor.”
Tarihçe-i Hayat.306

Kur’an’ın kelimeleri, hem zamansızdır hem zamana yön verir. Her bir harfi, çağları aşar; her bir ayeti, asırları konuşur. İşte bu muazzam gerçekliğin parlayan bir delili, Asr Suresinin ikinci ayetidir:
“İnnel insane le fî husr – Gerçekten insan ziyandadır.”

Bediüzzaman Said Nursî, bu ayetin cifir hesabıyla tam olarak 1324 senesine, yani 1908 Hürriyet İnkılabı’na işaret ettiğini ifade eder. Bu tarih, sadece siyasî bir değişim değil; bir asır boyunca sürecek musibetler zincirinin de başlangıcıdır. Balkan ve İtalyan harpleri, Birinci Dünya Savaşı’nın büyük yıkımları, Mondros ve Sevr gibi zillet muahedeleri, hilafetin ilgası, İslam şeairinin sarsılışı, büyük zelzeleler, yangınlar ve nihayet İkinci Dünya Savaşı’nın küresel felaketleri…

Bütün bunlar, “İnsan gerçekten ziyandadır” ayetinin, yalnızca bireylerin değil, toplumların ve çağların da ziyan yaşayabileceğini gösteren tarihî bir tefsiridir.

Cifirle Parlayan Bir İ’caz: Ayetin Asra Bakar Yüzü

Kur’an’ın i’cazı (mucizeliği), sadece lafzında değil; manasında, zamanlamasında ve hatta cifirle işaret ettiği tarihlerde bile tecelli eder. Burada اِنَّ الْاِنْسَانَ لَفٖى خُسْرٍ cümlesinin cifir hesabıyla 1324 tarihine tevafuk etmesi, Kur’an’ın gaybî haber verici yönünün bir lem’asını (parıltısını) gösterir.

Bu tarihsel süreçte insanlık, sadece maddi ziyanlar yaşamamış, ruhî, manevî ve ahlâkî büyük bir buhrana da sürüklenmiştir. Medeniyet adına yapılan hamleler, insanı huzura değil, yalnızlığa ve çıkmazlara götürmüştür. Teknoloji ilerlemiş, ama vicdan gerilemiş; şehirler büyümüş, kalpler daralmıştır.

Asırların Aynası: İnsan Niçin Ziyan İçindedir?

Kur’an “İnsan ziyan içindedir” derken, aslında zamana karşı yapılan isyanın ve fıtrata zıt yaşam tarzının sonuçlarına dikkat çeker. Ziyan; hakkı ve sabrı terk edenlerin kaçınılmaz sonudur.

Hakkı bilmeyen, bâtılı doğru zanneder.

Sabrı kaybeden, musibetlerde dağılır.

Ahireti unutan, dünyayı her şey zanneder.

Zamanı gafletle harcayan, ebediyeti kaybeder.

Ve bütün bu halleriyle insan, asrın tanıklığında bir ziyan portresi çizer. Asr Suresi, bu yönüyle hem ferdî hem de kolektif kıyametlerin habercisi gibidir.

Musibetler Bir Uyarıdır, Yok Oluş Değil

Bediüzzaman bu musibetlerin birer ikaz-ı İlâhî (ilâhî uyarı) olduğunu belirtir. Yani Allah, asrı sarsarak insanı uyandırmak ister. Savaşlar, felaketler, yangınlar ve sarsıntılar; gaflete düşen insanlığa birer uyanış çağrısıdır. Ayetin cifirle işaret ettiği bu dönemde, Kur’an’ın ışığına dönmeyen toplumlar, hem maddeten hem manen çökmüştür.

Sonuç: Asrın İçinde Ayeti Görmek

“İnsan gerçekten ziyandadır” ayeti, sadece bireysel günahlara değil; bir asrın toplu sapmalarına da bakar. 1324’te başlayan ve yüz yılı aşkın süredir devam eden musibetler zinciri, bu ayetin adeta tarihle konuştuğunu gösterir. Bediüzzaman’ın bu tesbiti, Kur’an’ın hem kelime düzeyinde, hem tarihî düzlemde nasıl mucizevi bir şekilde işlediğini ortaya koyar. Şimdi yapılması gereken, bu ziyanı durdurmak için yeniden hakka sarılmak, sabırla istikamette yürümektir.

Makale Özeti

Bu makale, Tarihçe-i Hayat’ta geçen “İnnel insane le fî husr” ayetinin cifir hesabıyla 1324 tarihine işaret ettiğini ve bu tarihten itibaren insanlığın yaşadığı savaşlar, felaketler ve manevî çöküşlerin Kur’an’daki bu ikazın bir tezahürü olduğunu ele alır. Kur’an’ın mucizevi yönüne dikkat çekilirken, asrın felaketleriyle insanlığın uyanması gerektiği vurgulanır. Sonuç olarak, Kur’an’ın ikazı asırlar öncesinden gelmiş, tarih ise bu ikazı doğrulamıştır.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 5th, 2025