Âlem Bir Ayna, Her Şey O’nu Gösteriyor

Âlem Bir Ayna, Her Şey O’nu Gösteriyor

“Ve kâinatı, serbeser her vakit taze taze ve ayrı ayrı cilveleri ve nakışları göstermek için daima değişen ve tazelenen ve hadsiz âyinelerden terekküp eden bir âyine-i ekber suretine çevirir. Ve bu kıyasla görmek ve işitmek,  ihtiyar etmek ve konuşmak sıfatları dahi her biri birer kâinat kadar Zat-ı Akdes’i bildirir, tanıttırır.”
Tarihçe-i Hayat.361

Kâinat Bir Kitap Gibi Değil, Aynı Zamanda Bir Aynadır

Her şeyin bir yüzü var: Bize bakan yönü. Bir de ardında saklı olan manası var: Yaratanına bakan yönü. İşte Bediüzzaman Said Nursî, bu mânâyı derinlemesine kavrayarak diyor ki: Kâinat bir ayna gibidir. Hem de sıradan bir ayna değil; sonsuz cilveleri gösteren, her an tazelenen, hikmet ve sanat dolu büyük bir ayna.

Kâinatı sıradan bir görüntü sananlar, onun sadece fiziksel tarafını görürler. Oysa tefekkür ehli için her bir zerre bir tecelli penceresi, her bir mahluk bir sanat levhası, her bir olay bir ilahî cilve aynasıdır.

Tazelikteki Sır: Tekrarsız Tekerrür

Hiç düşündünüz mü, neden her gün güneş doğar ama her gün aynı değildir? Neden her mevsim gelir ama her seferinde başka çiçekler açar? Neden her insan farklı yüzdedir, her yaprak ayrı damarlıdır?

Çünkü Allah, kendisini sadece yaratmakla değil, her an yeni bir tecelliyle tanıtmak ister.
“Külli tecelli-i esmâ ile her şeyi her an tazeler.”
Her mahluk bir defa değil, her an yeniden yaratılır. Bu sürekli değişim ve yenilenme, sadece tabiatın döngüsü değil, Zat-ı Akdes’in sınırsız sıfatlarının cilvesidir.

Görmek, İşitmek, Konuşmak da Birer Kâinat Gibi

İnsan Allah’ı tanıyan bir varlıktır; ama tanımak için ayna olması gerekir. İnsanın da kendi içinde bir kâinat kadar geniş sıfatları vardır. Bediüzzaman der ki: “Görmek, işitmek, konuşmak gibi sıfatlar dahi birer kâinat gibidir.”

Düşünün:

Göz, Allah’ın Basîr ismine bir aynadır.

Kulak, Semî’ ismine bir penceredir.

Konuşmak, Kelâm sıfatının insanda tecellisidir.

İnsan kendine baksa, kendi üzerinde de Allah’ın sonsuz sıfatlarını okur. Hem kâinatta, hem kendinde: O’nun varlığını, birliğini ve güzelliğini seyreder.

Her Şeyin Gayesi: Marifet ve Muhabbet

Kâinattaki her değişim, her tazelik, her güzellik Allah’ı tanıtmak içindir. Çünkü Zat-ı Akdes, sonsuz kemâl sahibidir. Ve her kemâl, bilinmek ister. Onun için mahlukat var edilmiştir. Ve her mahluk, bir görevle yaratılmıştır: Allah’ı tanıtmak, sevdirmek, anlatmak.

Bu sebeple kâinat:

Bir aynadır → Allah’ın isimlerini yansıtır.

Bir kitaptır → İlahi kelimelerle yazılmıştır.

Bir sergidir → Sanat ve kudretin teşhiridir.

Ve bir mekteptir → Her şey birer ders, birer ibret, birer marifettir.

Sonuç: Bütün Varlık O’nu Gösteriyor

Kâinattaki her varlık, her an bir değişim içindedir. Bu değişim ve tazelik, sırf tabiatın oyunu değil; Allah’ın her an yeni bir tecelliyle görünmek istemesidir. Göz, kulak, akıl gibi sıfatlarımız da kendi içlerinde birer âlem gibidir ve Allah’ın sıfatlarının yansımasıdır.
O hâlde insan hem dışına, hem içine bakarak Zat-ı Akdes’i tanır, sever ve secde eder.

Makale Özeti

Bu yazı, kâinatın sürekli değişen yapısının Allah’ın isim ve sıfatlarının bir yansıması olduğunu açıklar. Her bir varlık, her bir değişim, O’nun sonsuz kudret, hikmet ve cemalini göstermeye yarayan birer aynadır. İnsan ise bu aynada tefekkür ederek Rabbini tanımaya davetlidir. Kâinat ve insan birlikte, ilahî marifetin iki büyük kitabıdır.

 

Loading

No ResponsesHaziran 5th, 2025