Her Şeyle Meşgul Olan, Hiçbir Şeyle Meşgul Olmaz
Her Şeyle Meşgul Olan, Hiçbir Şeyle Meşgul Olmaz”: İlahi Kudretin Sınırsızlığına Dair Bir Tefekkür
“Cenab-ı Hakk’ın madem onun bir kanun-u emri olan ruh, küçük bir âlem olan insan cisminde ve azasında bu vaziyeti gösteriyor. Elbette âlem-i ekber olan kâinatta o Zat-ı Vâcibü’l-vücud’un irade-i külliyesine ve kudret-i mutlakasına hadsiz fiiller, hadsiz sadâlar, hadsiz dualar, hadsiz işler, hiçbir cihette ona ağır gelmez, birbirine mani olmaz. O Hâlık-ı Zülcelal’i meşgul etmez, şaşırtmaz. Bütününü birden görür, bütün sesleri birden işitir. Yakın uzak birdir. İsterse bütününü birinin imdadına gönderir. Her şey ile her şeyi görebilir, seslerini işitebilir ve her şey ile her şeyi bilir ve hâkeza…”
Sözler.755
Giriş
İnsan zihni sınırlı ve kayıtlıdır. Aynı anda birçok işi yapmakta zorlanır; bir şeyi düşünürken başka bir şeyi unutabilir. Kulak birden fazla sesi karıştırır, göz aynı anda birçok şeyi ayırt etmekte acze düşer. Lakin bu acz, insan için bir eksiklik olduğu kadar, İlahi kudretin sınırsızlığını kavramada da bir merdivendir. Çünkü insandaki eksiklik, Allah’taki kemalin anlaşılması için bir ölçüdür.
Ruhun Misali: Azda Çok Olanın Delili
Bediüzzaman, Cenab-ı Hakk’ın kudret ve iradesini anlamada ruhu bir misal olarak sunar. Ruh, bir kanun-u emrîdir; maddî bir varlığı olmamakla beraber, bedeni baştan başa idare eder. Gözde görür, kulakta işitir, elde tutar, ayakta yürür. Bir anda her uzva ulaşır, hepsine kumanda eder. Halbuki ruh, zaman ve mekâna muhtaç değildir. İşte bu küçük âlemdeki (insan bedenindeki) ruhun bu tasarrufu, büyük âlemdeki (kâinattaki) İlahi tasarrufun bir misalidir.
Kâinatta İlahi Kudretin Sonsuz Boyutu
Allah Teâlâ, ezelî ve ebedîdir. Kudreti mutlak, ilmi sınırsız, iradesi küllîdir. Bir anda trilyonlarca hadise cereyan eder: bir yaprağın düşmesi, bir damlanın buhar olması, bir bebeğin doğması, bir yıldızın patlaması… Her şey O’nun ilim, irade ve kudretiyle meydana gelir. Ama bu sonsuz faaliyet O’nu ne yorar ne de şaşırtır. Çünkü zaman, mekân, sayı, yoğunluk gibi kayıtlar yalnız mahlûkat içindir; Hâlık için geçerli değildir.
Dualar, Sesler ve İmdada Yetişme
İnsanoğlu kimi zaman düşünür: “Milyarlarca insan aynı anda dua ediyor. Allah nasıl hepsini duyar? Nasıl hepsine yetişir?” Bu düşünce, insanın sınırlılığıyla Allah’ı anlamaya çalışmasından doğar. Oysa Allah için yakın-uzak farkı yoktur. Mekânlar O’nu sınırlayamaz. Her bir kulunun kalbindeki niyazı işitir, hatta sözsüz duaları dahi bilir. Gerekirse kâinatı bir ferdin imdadına gönderir; tıpkı Hz. İbrahim için ateşi serin kılması, Hz. Musa’ya denizi yarıp yol açması gibi…
İlahi Kudretin Zıddı Olamaz
İnsan, çok şeyle meşgul olduğunda dağılır, yorulur. Fakat Allah için “çokluk” bir zorluk değildir. Çünkü kudreti ezelîdir; bölünmez, eksilmez, paylaşılmaz. Bir şeyi yaratmakla başka bir şeyi yaratmaktan aciz kalmaz. Tıpkı güneşin binlerce camda aynı anda yansıması gibi, Allah’ın kudreti de her şeyde tam olarak tecelli eder.
Sonuç: Kendi Aczini Tanı, Kudreti Tanı
Bu hakikat, insana iki şeyi öğretir: Birincisi, kendi aczini ve fakrını bilip Rabbinin kudretine iltica etmek. İkincisi, kâinattaki hiçbir şeyin tesadüf eseri olmadığını bilip her hadise ve varlıkta Allah’ın bir ilmine, hikmetine ve kudretine şahit olmaktır.
İnsan ne kadar küçükse, Allah o kadar büyüktür. İnsan ne kadar muhtacsa, Allah o kadar Gani’dir. Bu fark, kulluğun en derin şuurudur.
Makale Özeti
Bu makale, Bediüzzaman Said Nursî’nin ruh ve kâinat arasında kurduğu temsille, Allah’ın kudret ve iradesinin sınırsızlığını açıklamaktadır. Ruhun bedendeki her uzva birden hükmetmesi gibi, Allah da kâinattaki sonsuz hadiselere bir anda tasarruf eder. Duaları işitir, fiilleri yönetir, hiçbir şey O’na ağır gelmez. Bu hakikat, insanın kendi aczini fark edip Allah’ın kudretine tam bir teslimiyetle yönelmesini sağlar.