Mi’racın Katmanları: Esma-i Hüsna’nın Semavî Haritası

Mi’racın Katmanları: Esma-i Hüsna’nın Semavî Haritası

“Mesela, ism-i Kadîr’e mazhar Hazret-i İsa aleyhisselâm, hangi semada Peygamber aleyhissalâtü vesselâm ile görüştü ise işte o sema dairesinde Cenab-ı Hak, Kadîr unvanıyla bizzat orada mütecellidir. Mesela, Hazret-i Musa aleyhisselâmın makamı olan sema dairesinde en ziyade hüküm-ferma, Hazret-i Musa aleyhisselâmın mazhar olduğu “Mütekellim” unvanıdır ve hâkeza…

   İşte Zat-ı Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm, çünkü ism-i a’zama mazhardır ve nübüvveti umumîdir ve bütün esmaya mazhardır, elbette bütün devair-i rububiyetle alâkadardır. Elbette o dairelerde makam sahibi olan enbiyalarla görüşmek ve umum tabakattan geçmek, hakikat-i mi’racı iktiza ediyor.”
Sözler.623.

Kâinatı bir kitap gibi okuyabilenler için her yıldız bir harf, her gezegen bir kelime, her sema bir sayfa gibidir. Mi’rac, bu ilahi kitabın bizzat Allah tarafından bir abdine okutulmasının adıdır. Bediüzzaman Said Nursî’nin “Sözler” adlı eserinde geçen şu satırlar, bu semavî yürüyüşün katmanlı ve esma merkezli hikmetini gözler önüne serer:

> “Hazret-i İsa… ism-i Kadîr’e mazhar… Hazret-i Musa… ism-i Mütekellim’e mazhar… Zat-ı Ahmediye… ism-i A’zam’a mazhar…”

Sema Tabakaları: Esma-i Hüsna’nın Yansımaları

Mi’rac bir yükseliştir; ama rastgele değil, ilahi bir tertibin izdüşümüdür. Her bir sema, bir esmanın tecellisine aynadır. Ve o semada karşılaşılan peygamber, o ismin mazharıdır:

Hz. İsa (a.s.), mucizeleriyle Allah’ın Kadîr ismine aynadır. Bu yüzden onun bulunduğu semada, Allah, Kudret sıfatıyla tecelli eder.

Hz. Musa (a.s.), kelâm sırrına mazhar olmuş; Allah ile konuşmuştur. O dairede Mütekellim ismi hâkimdir.

Ve nihayet, Hz. Muhammed (s.a.v.)… O ki, bütün isimlere mazhardır. İsm-i A’zam’ın tecelligâhıdır. Onun yürüyüşü, rububiyet dairelerinin tamamına ait bir seyrüseferdir.

Bu tablo, sadece Mi’rac mucizesinin büyüklüğünü değil; ilahi isimlerin evrendeki düzenleyici gücünü ve insanlarla olan münasebetini de gözler önüne serer.

Mi’rac: Esma Haritasında Bir Seyahat

Mi’rac sadece mekânsal bir yolculuk değil, aynı zamanda esma-i hüsnanın hakikatlerini katman katman idrak etme yolculuğudur. Her peygamberle yapılan görüşme, bir esmanın mahiyetini tanıma, bir ilahi sıfatla karşılaşmadır. Bu yönüyle Mi’rac, bir semavî ziyaret değil, bir tevhid haritasının gezilmesidir.

Bu yürüyüşte Hz. Peygamber (asm), sadece esmaları görmemiş; onların kâinattaki tezahürlerini, hayatla irtibatlarını ve rububiyet dairelerindeki tecellilerini de tefekkür etmiştir. İşte bu yüzden Mi’rac, bir şahsın miracından çıkıp, insanlığın esma-i hüsnayla tanıştığı en büyük derstir.

Umumî Nübüvvetin Sırrı

Risale-i Nur bu noktada çok çarpıcı bir hakikati nazara verir: “Nübüvveti umumîdir.” Yani Hz. Peygamber’in peygamberliği belli bir kavme, zamana, coğrafyaya değil; bütün zamanlara, mekânlara ve varlıklara şâmildir. O halde onun çıktığı Mi’rac da sadece bir kişisel kemalat yolu değil, bütün ümmete, hatta tüm varlığa açılan bir rahmet kapısıdır.

Mi’rac, Allah’ın “Ben size yakınım” (Bakara, 2/186) ayetinin semavî bir tefsiridir. O yakınlığın tecellisi, bir kulun Rabbinin huzuruna çıkmasıyla değil, Rabbinin bütün varlıkla olan yakınlığını fiilen göstermesiyle vücut bulmuştur.

Özet:

Mi’rac, sadece bir yükseliş değil; esma-i hüsnanın semavî tabakalardaki tecellilerini gösteren ilahi bir seyahattir.

Her sema katında bulunan peygamber, bir isme (esmaya) mazhar olmuş; böylece o kat bir ilahi sıfatın yansıma noktası olmuştur.

Hz. Peygamber (s.a.v.), ism-i A’zam’a ve bütün esmaya mazhardır; bu nedenle onun Mi’racı, umumî bir tecelli, küllî bir ziyaret, bütün peygamberlerin mirasını kuşatan bir yürüyüştür.

Mi’rac, sadece Allah’a yakınlığın değil; Allah’ın tüm mahlukata ne kadar yakın olduğunun en parlak delilidir.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 2nd, 2025