Çabanın Hakkını Ver, Sonuç Allah’a Ait: Küheylan Ruhlu İnsan Olmak
Çabanın Hakkını Ver, Sonuç Allah’a Ait: Küheylan Ruhlu İnsan Olmak
“Tohum saç, bitmezse toprak utansın! Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!” N. Fazıl.
“Tohum saç, bitmezse toprak utansın!”
Necip Fazıl, bu dizeleriyle bize bir hakikati haykırır: Sen sadece tohum saçmaktan sorumlusun. Sonuç seni değil, zemini ilgilendirir. Yani bir insanın hakikat uğruna mücadele etmesi, iyilik ve doğruluk adına gayret göstermesi, neticeye değil niyete ve çabaya bağlıdır. Çünkü bazen hakikatin toprağı çoraktır. Bazen en güzel sözler bile yankı bulmaz. Ama bu, doğruyu söyleyenin değil, hakikati işitmeyenin ayıbıdır.
Bir çiftçi, tarlaya tohum ekerken her tohumun meyve vereceğinin garantisini almaz. Ama her biri için elinden gelenin en iyisini yapar. Hayat da böyledir. Tohumu atan sen ol, filizlenmese bile vicdanın rahat olsun.
“Hedefe varmayan mızrak utansın!”
Sen oku hedefe gönder. Elinden geleni yaptıysan, eğer mızrak hedefi bulmazsa, mesele senin yetersizliğin değildir. Belki mızrak eğridir, belki hava akımı onu saptırmıştır, belki hedef oynamıştır. İnsan, başarının değil çabanın sahibidir. Hedefe ulaşmak bizim değil, kaderin hükmündedir.
Bugünün insanı, sonucu kutsar hale geldi. Başarı ile doğruluğu eşitleyen bu anlayış, gayreti değersizleştirdi. Oysa İslam’da başarıdan önce sadakat gelir. Hz. Nuh (as) 950 yıl boyunca insanlara hakikati anlattı, ama çok az kişi iman etti. Ama o bir “başarısız” değil, bir “sadakat timsali” olarak anıldı.
“Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!”
Necip Fazıl burada “Küheylan” metaforuyla mücadeleci insanı tasvir eder. Küheylan, asil ve hızlı bir at cinsidir. Koşarken ne önüne bakar, ne arkasına. Vazifesi bellidir: koşmak. Bir mü’minin, bir dava adamının, bir ideal sahibinin yapması gereken de budur. Yolda çamur mu var, rüzgâr mı ters esiyor, önünde uçurum mu var? Koşmaya devam edeceksin. Çünkü seni durduran engeller değil, içindeki tereddüttür.
Birçok insan yolda kalır, çünkü çevresine çok bakar. “Kim ne der?”, “Yeterince destek var mı?”, “Zaten değişen bir şey olmayacak…” gibi düşünceler, o asil koşuyu yavaşlatır. Oysa Allah, sonucu değil, istikameti ve istikrarı ister.
“Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!”
Eğer bu yolda çatlayacak kadar mücadele verdiysen ve bu seni tükettiyse, bu senin kusurun değil; seni hazırlayamayan sistemin, eğitimin, toplumun, çevrenin ayıbıdır. İnsan bazen büyük ideallere sahip olur, ama küçük hesaplarla büyütülür. Büyük yüklerin altına, kırılacak kadar zayıf kemiklerle gönderilir. Sonra da “neden dayanamıyor?” denilir.
Bugün nice gençler büyük ideallerle yanıp tutuşuyor, ama onlara ne bir örnek, ne bir yön, ne bir destek veriliyor. Çatladıklarında da suç onlara yükleniyor. Oysa Necip Fazıl burada çok ince bir mesaj verir: Suç, çatlayan değil; onu yetiştiremeyendedir.
Sonuç: Yüreğiyle Koşanlar Kazanır
Bu mısralar bir davetin özetidir: Sonuca değil, çabaya odaklan! Koş, engel tanıma! Ve eğer düşersen, düşmene sebep olan sistemin aynasında kendini değil, o sistemi gör!
Allah, tohum atanları sever. Hedefe ulaşamasa da mızrağını fırlatanları över. Koşanları, terleyenleri, pes etmeyenleri bağrına basar. Ve en önemlisi: Küheylan ruhlu olanları asla yolda bırakmaz.
Makale Özeti
Necip Fazıl’ın dört mısrasından ilhamla yazılan bu makalede, çabanın kıymeti, sonuca bağlı olmadan mücadelenin fazileti vurgulanmaktadır. Başarıdan çok sadakatin, hedefe varmaktan çok yola çıkmanın önemli olduğu anlatılmıştır. Her bireyin kendi koşusuna odaklanması, çevresel engelleri aşması ve çatlamalara neden olan yanlış sistemlerin sorgulanması gerektiği ifade edilmiştir. Sonuç olarak, bu şiir, gayretin kutsallığını ve Allah katındaki değerini hatırlatır.