Takvanın Sessiz Zaferi: Günahı Terk Etmenin Büyük İbadeti
Takvanın Sessiz Zaferi: Günahı Terk Etmenin Büyük İbadeti
“Hem takva içinde bir nevi amel-i salih var. Çünkü bir haramın terki vâcibdir. Bir vâcibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var. Böyle zamanlarda, binler günahın tehacümünde bir tek içtinab, az bir amel ile yüzer günahın terkiyle, yüzer vâcib işlenmiş olur. Bu ehemmiyetli nokta niyet ile, takva namıyla, günahtan kaçınmak kasdıyla, menfî ibadetten gelen ehemmiyetli a’mal-i salihadır.”
Tarihçe-i Hayat.292
İnsanlık tarihi boyunca iki büyük yol sürekli yarışmıştır: İtaat ve isyan, takva ve hevâ, ibadet ve günah… Bu yarışta müminin en büyük zırhı ise takvadır. Takva, sadece günahlardan kaçınmak değil; aynı zamanda büyük bir menfî ibadettir — yani yapmamakla yapılan bir kulluktur.
Bediüzzaman Said Nursî bu derin hakikati şöyle açıklar:
> “Bir haramın terki vâcibdir. Bir vâcibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var… Binler günahın tehacümünde bir tek içtinab, az bir amel ile yüzer günahın terkiyle, yüzer vâcib işlenmiş olur.”
Yani günahların her taraftan hücum ettiği, helâl dairelerin daraltıldığı, haramların süslü ve cazip hale getirildiği bir çağda, bir tek günahı terk etmek bile büyük bir ibadet hükmüne geçiyor. Öyle ki, dışarıdan bakıldığında pasif gibi görülen “yapmama” hali, Allah katında aktif bir ibadet oluyor.
Modern Zamanın Sessiz Kahramanları
Bugün, ekranların her saniye bir günahı sunduğu, sosyal medyanın hayasızlık yarışına döndüğü, insanın göz, kulak ve kalbiyle sürekli ifsat edildiği bir çağda yaşıyoruz. Böyle bir zamanda, bir mü’minin:
Gözünü haramdan çevirmesi,
Lisanını gıybetten tutması,
Kalbini kin ve hasetten temizlemesi,
Zihnini fıskı fücurdan koruması
…sadece bir “durum” değil; bir cihad, bir kulluk mücadelesidir.
Çünkü bu zaman, yalnızca amel-i salihle değil; aynı zamanda amel-i şerre karşı durmakla imtihan olunan bir zamandır. İşte burada takva devreye girer. Takva, haramdan kaçınmanın adıdır. Ve her kaçınma, Allah katında “yapılmış bir iyilik” gibi yazılır.
Takva: Menfî İbadetin En Parlak Şekli
Bazı ibadetler vardır ki, görünmez ama ebedîdir. Takva da işte böyledir.
Bir harama el uzatmazsın, kimse bilmez.
Ama Allah bilir.
Ve işte orada, sessiz bir zafer, görünmeyen bir secde, bir melek şahitliği başlar.
Bilhassa günahın normalleştirildiği, reklamlarla cazip hale getirildiği, toplumsal baskıyla yaygınlaştırıldığı çağımızda; bir tek “hayır” sözü, binlerce “evet”in üstünde bir değer taşır. Çünkü bu “hayır”, nefsin keyfine, şeytanın davetine ve dünyanın aldatmasına karşı söylenmiştir.
Niyet Takvayı Taca Çevirir
Bediüzzaman’ın altını çizdiği bir diğer nokta ise niyetin kudretidir.
Bir mü’min eğer haramdan kaçınırken bunu bilinçli bir takva niyetiyle yaparsa; o zaman bu eylemsizlik bir ibadete dönüşür. Bu yüzden modern çağın mücahidi, sadece mescitte değil, pazarda, sokakta, ekranda, sosyal medyada takvasını koruyan kimsedir.
Sonuç: Takva, Bu Asrın En Yüksek İbadetidir
Bu dehşetli zaman, büyük ibadetlerin bazen en sessiz şekillerde yapıldığı bir zamandır. Bir bakıştan kaçınmak, bir kelimeyi yutmaktan ibaret olan bu takva halleri, Rabbimizin nazarında birer yıldız gibi parlar. Çünkü Allah, zahiri değil, kalbin içindeki o “kaçınma niyeti”ni tartar.
Takva, sadece bir zırh değil; aynı zamanda görünmeyen bir zafer bayrağıdır. Ve o bayrağı taşıyanlar, belki sessizdir ama göklerde alkışlanır.
Makale Özeti:
Bu yazı, Bediüzzaman’ın “bir haramın terkinde bir vâcib sevabı vardır” hakikatinden yola çıkarak, takvanın —yani günahı terk etmenin— modern çağdaki büyük değerini anlatır. Günahların yaygınlaştığı ve normalleştirildiği bir ortamda, bir mü’minin haramdan bilinçli bir şekilde kaçınması, görünmeyen ama çok değerli bir ibadet olur. Takva, bu çağda menfî bir ibadet olarak büyük ecirlere vesile olur ve niyetle taçlandığında sessiz ama parlak bir kulluk şekline dönüşür.