Bir Zerrenin Şehadeti: Kudretin Sırrı ve Vahdetin Delili

Bir Zerrenin Şehadeti: Kudretin Sırrı ve Vahdetin Delili

“Evet zerre, acz ve cümuduyla beraber şuurkârane büyük vazifeleri yapmakla, büyük yükleri kaldırmakla Vâcibü’l-vücud’un vücuduna kat’î şehadet ettiği gibi harekâtında nizamat-ı umumiyeye tevfik-i hareket edip her girdiği yerde ona mahsus nizamatı müraat etmekle, her yerde kendi vatanı gibi yerleşmesiyle Vâcibü’l-vücud’un vahdetine ve mülk ve melekûtun mâliki olan zatın ehadiyetine şehadet eder. Yani zerre kimin ise gezdiği bütün yerler de onundur.”
Sözler. 30. Söz

*******

“Evet zerre, acz ve cümuduyla beraber şuurkârane büyük vazifeleri yapmakla… Vâcibü’l-vücud’un vücuduna kat’î şehadet ettiği gibi… her yerde kendi vatanı gibi yerleşmesiyle… Vâcibü’l-vücud’un vahdetine… şehadet eder.”
Sözler, 30. Söz

İnsan, büyüklükte değil, anlamakta ve idrak etmekte ulvileşir. Bazen devasa yıldızların yapamadığını bir zerre ile anlayabilir. Çünkü zerre, Hâlık’ının izini taşır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle bir zerre, öyle hikmetli bir vazifeyle hareket eder ki, taşıdığı sırlarla insanı hayrette bırakır. Acz içinde, şuursuz bir şekilde işleyen bu zerre, aslında en büyük şahitliklerden birini yapmaktadır: Allah’ın varlığına, birliğine ve her şeyin sahibi olduğuna dair şehadeti…

Zerrenin Aczi İçinde Azamet

Zerre; yani atom yahut parçacık… Kendi başına ne bir iradesi, ne bir şuuru, ne de bir bilgisi vardır. Oysa her canlının bedeninde, her hücrenin içinde, her maddenin yapısında birer işçi gibi çalışır. Gözü görmeyen bu zerreler, göz olur. Akıldan mahrum bu parçacıklar, beyin olur. Sesi bilmeyen zerreler, kulak olur. Üstelik bu işleri her defasında aynı düzenle, kusursuzca yapar.

Bediüzzaman bu noktada şöyle bir hakikate işaret eder: Şuursuz olan şuurlu işler yapıyorsa, o işin arkasında mutlaka bir İlâhî irade ve kudret vardır. Çünkü kendi başına hiçbir şeyi yapamayacak derecede aciz olan bir varlık, bilinçli ve hikmetli işler yapamaz. İşte bu sır, “zerre Vâcibü’l-Vücud’a kat’î şehadet eder” hükmünü doğurur.

Zerre, Her Yerde Aynı Emri Dinliyor

İkinci bir nokta ise, zerrenin “her yerde çalışması”dır. Bir insan hücresinde görev yapan bir karbon atomu ile bir dağ taşındaki karbon atomu aynı fiziksel yasalarla hareket eder. Aynı düzene uyarlar. Her ortamda o ortama uygun olarak vazifeye girişirler. Ne orada yabancılık çekerler, ne burada acemilik… Her yerde işini bilir gibi davranır. Bu ise tek bir elden idare edildiklerini, her yerin aynı kudrete ait olduğunu gösterir. Yani zerre sadece Allah’ın varlığına değil, birliğine de şehadet eder.

“Zerre kimin ise, gezdiği bütün yerler de onundur.”

Bu cümle çok derin bir fıtrat kanunu ifade eder. Diyelim ki bir asker, dünyanın her yerindeki karargâhlarda aynı üniforma ve komutla hareket ediyor. Bu neyi gösterir? O asker sadece kendisine ait değildir. O, tüm o karargâhların tek bir merkeze ait olduğunun delilidir. İşte zerre de böyle bir askerdir. Gittiği her ortamda, adeta “Ben kimden emir alıyorsam, bu çevre de onundur!” der. Yani zerre kiminse, mekân da onundur.

Bu hakikat, maddeci felsefeyi yıkan, tevhidi ayakta tutan sarsılmaz bir delildir. Tesadüf, kör kuvvet, şuursuz tabiat gibi uydurulmuş sebepler; bu kadar isabetli, dengeli ve hikmetli işleri yapamaz. Ancak bütün kâinata hükmeden bir Allah’ın emriyle bu işler yürür.

Modern Bilim ve Zerrenin Lisanı

Bugün modern bilim atomaltı parçacıkları çözmeye çalışıyor. Kuantum fiziğiyle maddenin derinliklerine indikçe şu gerçek ortaya çıkıyor: Bilinçsiz zannettiğimiz varlıklar, bilinçli bir düzene hizmet ediyorlar. Bir elektronu ne yönlendiriyor? Bir proteini nereye gitmesi gerektiğini kim bildiriyor? Bu sorular, zerrelerin dilini dinlemeyi gerektiriyor. O zerreler ki, “La ilahe illallah” demektedir. Hem de en sade, en sessiz ve en kesin şekilde.

Sonuç: Zerrenin Şahitliğiyle Kâinatın Sahibi Tanınır

Bir zerrenin şahitliği, bazen bin kitabın anlattığından daha kuvvetli olabilir. Çünkü o zerre, kudreti, hikmeti ve birliği bir arada gösterir. Onun sessiz hareketi, âlemin sahibine sessiz bir secdedir. Ve bu secde, insana da bir davettir:
“Ey insan! Zerre kadar acizsin ama eğer iman edersen, bir zerre gibi kudretli bir nizama dâhil olursun.”

Özet

Bu makalede, Bediüzzaman’ın 30. Söz’de ifade ettiği “zerre” meselesi üzerinde duruldu. Şuursuz bir zerrenin, şuurlu işler yapmasıyla Allah’ın varlığına; her ortamda aynı düzene uymasıyla ise O’nun birliğine şahitlik ettiği ifade edildi. Zerre kiminse, o zerreyi içinde barındıran bütün mekânlar da onundur. Bu hakikat, insanı iman ve tefekküre davet eden büyük bir delildir.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 31st, 2025