Bir Yolcunun Hatıra Defteri: Nereden Geldim, Nereye Gidiyorum?
Bir Yolcunun Hatıra Defteri: Nereden Geldim, Nereye Gidiyorum?
> “Ey insan! Nereden gelip nereye gittiğini ve ne için yaşadığını düşündün mü hiç?”
– Hikmet defterinden bir soru…
Evvelden Evvel: Yoklukta Var Edilen Mana
Bugün 65 yaşındasın. Bir sene önce 64’tün, on yıl önce 55… Fakat 66 yıl önce neredeydin? Cevap: Henüz bu dünyada yoktun. Ama mutlak bir yoklukta da değildin.
Kur’an der ki:
> “İnsanın üzerinden henüz anılmaya değer bir şey olmadığı bir zaman geçmedi mi?”
(İnsan Suresi, 1)
İnsan ruhu, ezelde Rabbine verdiği bir sözle tanındı:
> “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dediklerinde, ‘Evet, şahidiz’ dediler.”
(A’râf Suresi, 172)
Senin hakikatinin tohumu, ruhlar âleminde, Rabbini tanıyarak atıldı. Henüz bedenin yoktu. Akıl, kalp ve duyguların yaratılmamıştı ama “irade-i ilahi” seni bilmekteydi. Senin için bir takvim başlamıştı bile.
Rahimde Geçen Karanlık Aylar
Bedenin, annenin rahminde nutfe (damla), sonra alaka (embriyo), sonra mudğa (bir çiğnemlik et parçası) olarak şekillendi. Ruhun, üç kırkıncı gününde bedenine üflendi. Artık ruh ve bedenin birleştiği andı o.
Kalbin çarpmaya, aklın şekillenmeye, duyguların titreşmeye başladı. Ama hâlâ bu dünya hakkında bir bilgin yoktu. Bir bebek olarak gözlerini açmadan önce sen, annende ilahi rahmetle korunuyordun.
Dünya Hayatı: Ruhun Bedenle İmtihanı
Doğdun. Ağladın. Sonra güldün. Sonra konuştun. Okudun. Gördün. Sevdin. Aldandın. Aldattın. Aradın. Buldun. Kaybettin. Ve şimdi… 65 yaşında geriye dönüp bakıyorsun.
Hayat bir yolculuktu, hem de öyle bir yolculuk ki:
Ruhunla geldin, ama bedenle tanındın.
Kalbinle duydun, ama akılla yön buldun.
İmtihanlarla piştin, ama sabırla direndin.
Kalbin çoğu zaman seni Allah’a çağırdı. Akıl bazen seninle tartıştı. Nefs fısıldadı, şeytan vesvese verdi. Ama her secde, kalbin hatırlamasına yardım etti.
Bugün bu satırları okuyorsan, hâlâ ölmeden önce ölmek fırsatın var.
Ölüm: Yolculuğun Dönüm Noktası
Ölüm… Aslında son değil. Ruhun bedenden ayrıldığı, kabre ilk adımın atıldığı yeni bir başlangıç.
Beden toprağa döner. Ama senin gerçek “benliğin” olan ruh, bu sefer berzah âlemine geçer. Tıpkı rahimdeyken bu dünyayı bilmediğin gibi, şimdi bu dünyadayken o âlemi de bilemiyorsun.
Rivayetlerde, ölüm ânı mümin için şöyle tarif edilir:
> “Ruhu, bir testiden su döker gibi kolayca çıkarılır. Cennet kokuları ona getirilir, kabri cennet bahçelerinden bir bahçeye döner.”
Ama gafletle geçen bir ömür, kabirde zor geçebilir. Kabir ya cehennem çukurlarından bir çukur, ya da cennet bahçelerinden bir bahçedir. (Hadis)
Kıyamet ve Sonsuzluk: Varılacak Son Durak
Kabirden sonra ba’sü ba’de’l-mevt, yani yeniden diriliş vardır. Mahşer meydanı, hesabın görüldüğü yer olur. O gün her şey ortaya çıkar. Kalbin neye bağlıydı, gözün neyi aradı, aklın kime secde etti? Bunların karşılığı alınır.
Eğer bu dünya yolculuğunda Allah’ı tanımış, kul hakkı gözetmiş, salih ameller işlemişsen, cennet seni bekler. Cennet, yalnız mükâfat değil, Allah’a vuslatın makamıdır.
> “O gün bazı yüzler Rablerine bakıcıdır.” (Kıyame, 22–23)
İşte asıl sığınak, asıl kavuşma oradadır.
Özet:
Bu makalede, 66 yıl öncesinden itibaren insanın yaratılış öncesi hâli, rahimdeki serüveni, dünya hayatındaki imtihanı, ölüm sonrası yolculuğu ve sonsuz âlemdeki akıbeti anlatıldı.
İnsan, ruhlar âleminde tanındı, rahimde şekillendi, dünyada imtihana tabi tutuldu, öldüğünde asıl yurduna dönecek bir misafirdir.
Beden fânidir ama ruh, akıl, kalp ve irade ile ebedî yolculuğa hazırlanan insana, hayat bu gerçeği hatırlatmak için verilmiştir.