Zerrelerin Hareketi: Kudretin Kalemiyle Yazılan Kâinat
Zerrelerin Hareketi: Kudretin Kalemiyle Yazılan Kâinat
“Tahavvülat-ı zerrat; Nakkaş-ı Ezelî’nin kalem-i kudreti, kitab-ı kâinatta yazdığı âyât-ı tekviniyenin hengâmındaki ihtizazatı ve cevelanıdır. Yoksa maddiyyun ve tabiiyyunların tevehhüm ettikleri gibi tesadüf oyuncağı ve karışık, manasız bir hareket değildir.”
Sözler. 30. Söz
> Her bir zerre, bir harf gibidir; ama harf değil, satırdır. Satır değil, kitapçık gibidir. Çünkü her biri, sonsuz ilmi ve hikmeti yansıtan bir sanat mucizesidir.
Görünmeyen Âlemdeki Büyük Harfler
İnsanoğlu, gözle görebildiği şeylerle meşguldür çoğu zaman. Fakat gerçek sırlar, görünmeyen âlemde gizlidir. Maddi gözle bakıldığında, atomlar (zerreler) sadece küçük parçacıklar, hareket eden noktalar gibi görünür. Ama iman gözüyle bakıldığında, her bir zerre, Nakkaş-ı Ezelî’nin kaleminden çıkan bir harf, bir kelime, bir ayet gibidir.
Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle:
> “Tahavvülat-ı zerrat, Nakkaş-ı Ezelî’nin kalem-i kudretiyle, kâinat kitabında yazılan âyât-ı tekvîniyenin ihtizazatıdır.”
Yani, atomların dönüşü, boş bir hareket değil; bir yazı, bir kelime, bir nakıştır.
Tabiat mı Yazar, Kudret mi?
Materyalistler (maddiyyun) ve tabiatçılar (tabiiyyun), bu hareketleri tesadüfle, fiziksel zorunluluklarla, kör kuvvetlerle izah etmeye çalışırlar. Fakat bu görüş, tıpkı anlamlı bir kitap gördüğünde onu rüzgârın sayfaları karıştırmasıyla yazılmış zannetmek gibidir.
Bir zerre, bir hücreye giriyor, onu tanıyor, emir alıyor, yerini biliyor. Bir gıda molekülü, karaciğerden geçiyor, kanın içine giriyor, kalbe uğruyor, gözün retinasına yerleşiyor.
Bu kadar hassas, şuurlu, planlı hareket; kör tabiatla açıklanabilir mi?
Kalem-i Kudret: Sonsuz İlimle Yazıyor
Atomlar, sabit değil. Devamlı bir cevelan, bir ihtizaz içindedirler. Bu hareket, bir kararsızlık değil, bir imtizaçtır (uyumdur). Çünkü:
Her bir zerre, Allah’ın izniyle hareket eder.
Nereye gideceğini bilir gibi davranır. (Çünkü ona bir emir verilmiştir.)
Görevini tamamlayıp yer değiştirir. Tıpkı bir hattatın kalemini kaldırıp başka harfe geçmesi gibi.
Bu yüzden Bediüzzaman, atomun hareketini sadece “fizikî” değil, “manevî” bir yazım süreci olarak yorumlar. Zerrelerin hareketi, kudret kaleminin yazmasıdır.
Bir Zerrenin Şahitliği
Bir arı hücresindeki atom, bir nar tanesindeki atom, bir kar tanesindeki atom… Aynı malzeme ile bambaşka san’atlar işleniyor. Bu ise:
İlmin sonsuzluğunu,
Kudretin mutlaklığını,
İradenin ezeliliğini gösteriyor.
Bir zerrenin girdiği yerde rastgele değil, bilerek, seçerek ve yerli yerince hareket etmesi, onun bir fail-i muhtar (seçimli bir kudret) tarafından sevk edildiğini gösterir.
O halde bir atomun bile şuurluca hareket ettiği bir kâinatta, insanın şuursuz yaşaması düşünülemez.
Eşya Konuşur, Zerreler Anlatır
Atomlar sessiz gibi görünür. Ama hakikatte konuşurlar.
“Beni göndereni tanı!” der.
“Benim yaratılış gayemi oku!” der.
“Tesadüf değilim, kaderin harfiyim.” der.
İşte iman gözüyle bakıldığında, her şeyin bir dili olduğu anlaşılır. Bir çiçeğin atomu bile şu mesajı verir:
> “Ben basit bir madde değilim. Kudretin bir harfiyim. Benim hareketim, manasız değil; ayetler yazılıyor üzerimden.”
Özet:
Bu makale, atomların (zerrelerin) hareketinin, görünürde fiziksel olsa da aslında kudret kalemiyle yazılan bir ilahi yazı olduğunu ortaya koymaktadır.
Materyalistlerin ‘tesadüf’ dedikleri şey, hakikatte ilim, irade ve kudretin planlı bir tecellisidir.
Her zerre, Allah’ın bir ayeti gibidir. Onların hareketi, kainat kitabında yazılan bir mânânın cümleleridir.
İnsan, bu muazzam yazıyı okuyacak akıl, kalp ve iman ile donatılmıştır. Okumamak, inkâr etmek değil sadece gaflettir; ama gafletin bedeli, kör tesadüfe esir olmaktır.