Ene’nin Pençesinde: Küçük Âlemde Tağut, Büyük Âlemde Tabiat

Ene’nin Pençesinde: Küçük Âlemde Tağut, Büyük Âlemde Tabiat

> “Evet şeytanlar, güya enenin gaga ve pençesiyle dinsiz feylesoflarının akıllarını havaya kaldırıp dalalet derelerine atıp dağıtmıştır. Küçük âlemde ene, büyük âlemde tabiat gibi tağutlardandır.”
— Sözler, 30. Söz

Ene: Allah’a Açılan Kapı mı, Yoksa Tağut’un Pençesi mi?

İnsana emanet edilen en kıymetli hakikatlerden biri olan “ene” (benlik), doğru anlaşılmazsa en büyük tehlikelerin de kaynağı olabilir. Ene, kendisiyle İlâhî sıfatlara kıyas yapılarak Allah’ı tanımak için bir ayna hükmündedir. Lakin bu ayna kirlenirse, nefsini ilahlaştıran bir put haline dönüşebilir.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle ene, küçük âlem olan insanın içindeki bir tağuttur. Tabiat ise büyük âlemde aynı fonksiyonu görür. Her iki yapı da şeytanın dalalet planında merkezi bir rol oynar.

Şeytanın Gaga ve Pençesi: Ene

Şeytan, enenin kendisine güvenen, her şeyi kendine mal eden, “Ben yaptım, ben bildim, ben düşündüm” diyen gururlu halini bir silah gibi kullanır.
İnsanın aklını, gurur ve benlik üzerine bindirir, yükseğe kaldırır, sonra oradan aşağı atar. Artık insan:

Ne aklıyla doğruyu bulabilir,

Ne de kalbiyle hakikate ulaşabilir.

Çünkü ene gürleşmiş, ejderha gibi olmuş, kendisini her şeyin ölçüsü zannetmiştir.

Dinsiz Felsefenin Tuzağı: Tabiat ve Ene İlahı

Ene, eğer İlâhî kudreti tanımak için bir ölçü, bir vâhid-i kıyasî (ölçü birimi) olarak kullanılmazsa, yaratıcıyı inkar eden bir merkeze dönüşür.
Bu tür ene sahipleri:

Tabiatı yaratıcı sayar,

Sebepleri kudretle karıştırır,

Kendi nefsini her şeyin ölçüsü kabul eder.

Bu yüzden dinsiz feylesoflar, ene’nin ve tabiatın bu zehirli yüzüyle büyülenir, akıllarıyla dalalete düşerler. Şeytan, bu körlüğü sever. Çünkü aklın putlaştığı yerde, vahiy susar.

Tağut: Hakk’ı Örten Her Şey

Kur’an’da “tağut”, Allah’tan başka her türlü sapma, azgınlık ve putlaşma demektir. Küçük âlemde ene, insanı Allah’tan koparıyorsa bir tağuttur. Büyük âlemde tabiat, kudreti Allah’a vermeyip sahte sebeplere yüklüyorsa yine bir tağuttur.

O halde insanın en büyük düşmanı, dışarıda değil, içindedir:

Nefsinde büyüyen “ene”

Etrafında abartılan “tabiat”

Bu iki tağutla mücadele etmeyen biri, şeytanın tuzaklarından asla kurtulamaz.

Kurtuluş Yolu: Ene’nin Teslimiyeti

Ene, ancak emanet bilinciyle, benlikte hiçlik sırrıyla hakiki mecrasına döner.
Nasıl ki bir ayna, ışığı gösterip kendini unutturursa;
Nasıl ki bir pusula yön gösterir ama yönün kendisi olmazsa;

İnsan da “ben” derken aslında:

> “Beni yaratanı bilmek için bu benliği aldım.” diyebilmelidir.

Bu ise iman, marifet ve teslimiyetle mümkündür.

Özet:

Bu makale, insanın “ene” (benlik) duygusunun nasıl bir tağut haline dönüşebileceğini ve şeytanın eneyi nasıl bir pençe gibi kullanarak insanı dalalete sürüklediğini açıklamaktadır.
Küçük âlemde ene, büyük âlemde tabiat, Allah’tan uzaklaştıran iki büyük tuzak olarak karşımıza çıkar.
Kurtuluş yolu, eneyi hakikati anlamada bir ölçü birimi olarak kullanmak, onu Allah’a teslim etmek ve tabiatın arkasındaki kudreti görmekle mümkündür.
Ancak bu şekilde insan, şeytanın tuzaklarından, enenin gururundan ve tabiatın gafletinden kurtulabilir.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 31st, 2025