Allah’ı da Hal’ Ettik: Bir Asırlık Sessiz Devrim ve Dinle Siyaset Arasındaki Kopuş

Allah’ı da Hal’ Ettik: Bir Asırlık Sessiz Devrim ve Dinle Siyaset Arasındaki Kopuş

Bir asırdır dinden ve ahlaktan soyutlanan ve dinle siyaset yapanlar ise, dini siyasete alet yapma, suçlamasıyla suçlandı.
Bu durumda din ve ahlak mı siyasetten çıkartılıp uzaklaştırıldı yoksa siyaset mı dine mesafeli durdu?
Veya kim ve neden korunmaya çalışıldı?
Yoksa dindar kesim yönetimden uzaklaştırılarak keyfi küfri bir yönetim mi arzu edildi?

Nitekim,Refik Ahmet Sevengil 1929’da, tam da M. Kemal’in muhalefeti tasfiye edip bütün ipleri eline aldığı bir dönemde, “Uyanış” dergisinde şöyle yazmıştı;

“Imparatorla beraber Allah’ı da hal’ettik.”

Yani; “Sultan’la-Padişahla birlikte Allah’ı da tahtından indirdik.”

Allah’ı yerinden indirip kendini onun yerine otutturma çabasındaki Şeytanî bir kibir.
Firavunca bir davranış.
O varsa ben de varım hamlığı ve ahmaklığı.

********

  1. Başlangıçta Ne Oldu? Din mi Siyasetten Uzaklaştı, Siyaset mi Dinden?

Modern Türkiye’nin kuruluş süreci, yalnızca siyasî bir rejim değişikliği değil; aynı zamanda bir medeniyet değişimi, hatta bir inanç devrimi olmuştur. Bu dönüşümde, dinin siyasetten uzaklaştırılması bir tercih değil, planlı bir tasfiye hareketidir.

Sorun; dinin siyasette suistimali değil, dinî değerlerin siyasî alanı şekillendirme kudretine duyulan korkudur. Zira din; sadece bir vicdan meselesi değil, hayatın bütün alanlarına nüfuz eden bir muhasebe ve murakabe sistemidir. Bu ise keyfî ve ideolojik iktidarların işine gelmez.

  1. “Dini Siyasete Alet Etmek” Yaftası: Hakikat Mi, Maskeli Bir İnkâr Mı?

Son bir asırda en sık duyduğumuz suçlama: “Dini siyasete alet etmek.”

Peki soralım:

Dini siyasete alet edenler mi dışlandı,

Yoksa dini siyasetin dışında bırakarak, ahlâksız bir meşruiyet üretmeye çalışanlar mı galip geldi?

Aslında bu suçlama, dine bağlılığı olan insanları siyasetten uzak tutmak için bir paravan, bir sindirme aracıdır.

Zira eğer mesele gerçekten “dinin suistimali” olsaydı, en çok dindar olmayanların bu konuda yargılanması gerekirdi. Çünkü tarih, dini araçsallaştıranların değil, dine teslim olanların yargılandığı örneklerle doludur.

  1. “Allah’ı da Hal’ Ettik”: Refik Ahmet Sevengil’in İtirafı Ne Anlatıyor?

Refik Ahmet Sevengil, 1929’da şöyle diyordu:

> “İmparatorla birlikte Allah’ı da hal’ ettik.”

Bu ifade; bir siyasetçinin gafı değil, bir dönemin ideolojik şuuraltının dışa vurumudur.

Buradaki “Allah’ı hal’ etmek”, sadece dinin değil; Allah’ın hayatın merkezinden çıkarılmasının, ilahsız bir sistem inşasının, seküler bir ilahsızlık rejiminin açık ilanıdır. Dindarların değil; Tanrı’yı!? bile yönetime rakip görenlerin zihniyetidir bu.

Bu zihniyetin sonucu:

Cuma hutbelerinde padişahın adı silinmiş, Allah’a dua edilen bir makam kaldırılmış,

“Allah devletin koruması altındadır” gibi ironik kanunlar çıkarılmış,

Dinî eğitim neredeyse yasaklanmış, ezan susturulmuş, Kur’an Arapça okunamaz hâle getirilmiştir.

Bu, ne sekülerizm ne özgürlük… Bu; din düşmanlığıdır.

  1. Korunan Neydi? Kim Kime Karşı Korumaya Alındı?

Aslında din siyasete değil; siyaset dine karşı korunmaya çalışılmıştır.
Zira dinin siyasete yön vermesi; adaletsizliği, haksız kazancı, ahlâksız yöneticiyi sorgulayan bir denetim mekanizmasıdır. Bu da müstebitleri rahatsız eder.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan sistem, İslam’ın değil, Batı’nın ahlâksız seküler değerlerinin devletleştirilmesini esas almıştır.
Kur’an, yönetimden dışlanmış; yerine pozitivist yasalar konulmuş, halktan gelen itirazlar ise “irtica” yaftasıyla susturulmuştur.

Sonuçta yönetimden uzak tutulan sadece dindarlar değil, hakikat, vicdan ve adalet olmuştur.

  1. Bugün Ne Oldu? Dün Suçlananlar, Bugün Hâlâ Yargıda

Dindarların yönetime gelmeye başlamasıyla birlikte, eski vesayet sisteminin kalıntıları yeniden “dini siyasete alet ediyorlar” yaygarasını yükseltmiştir. Oysa asıl sorun hâlâ şudur:

Siyaset dine mi dayanacak?

Yoksa din, siyasetin vitrin süsü mü olacak?

Bugün yaşananlar, dinin merkezde olmadığı hiçbir sistemin ahlâken ayakta kalamayacağını göstermektedir.

  1. Sonuç: Dinsiz Siyaset, Ahlâksız İktidar Doğurur

Bir asırdır devam eden bu mücadele, sadece siyasi değil; imanla küfür, hak ile bâtıl arasında bir varoluş mücadelesidir.

Dini siyasetten ayırmak isteyenler, aslında:

Adaletsizliği gizlemek,

İslâmî denetimi ortadan kaldırmak,

İslâm’a dayalı bir halk iradesini susturmak istemiştir.

Ama unutulmamalı ki:

> “Allah’ı hal’ ettik” diyenler, bir gün hesap verirken “sizi yöneten kimdi?” sorusuyla karşılaşacaklardır.

Özet:

Bu makalede, son bir asırda Türkiye’de dinin sistematik olarak siyasetten dışlanması, dindarların yönetimden uzaklaştırılması ve din düşmanı ideolojilerin devletleştirilmesi ele alındı.

“Dini siyasete alet etme” söylemi, dindarları yönetimden uzaklaştırmak için kullanıldı.

Refik Ahmet Sevengil’in “Allah’ı da hal’ ettik” ifadesi, seküler devrimci zihniyetin özünü yansıttı.

Siyaset, dine değil; din, siyasete karşı koruma altına alındı.

Bu süreçte din dışlandı, ahlak çöktü, vicdan susturuldu.

Son söz: Dinsiz siyaset ahlâksız, ahlâksız siyaset ise zulme kapı aralar. Hakikî adalet ancak Allah’ın hükmüne dayanarak tesis edilebilir.

 

Loading

No ResponsesMayıs 31st, 2025