Görünmeyen Varlıklar: Nurun ve Hikmetin Sessiz Şahitleri
Görünmeyen Varlıklar: Nurun ve Hikmetin Sessiz Şahitleri
“Şu kesafetli ve ruha münasebeti az olan topraktan ve şu küdûretli ve nur-u hayata münasebeti pek cüz’î olan sudan, mütemadiyen hummalı bir faaliyetle, letafetli hayatı ve nuraniyetli zevi’l-idraki halk eden Fâtır-ı Hakîm, elbette ruha çok lâyık ve hayata çok münasip, şu nur denizinden ve hattâ şu zulmet bahrinden, şu havadan, şu elektrik gibi sair madde-i latîfeden bir kısım zîşuur mahlukları vardır. Hem pek çok kesretli olarak vardır.”
Sözler. 29 söz.
Topraktan Meleklere: Hayatın Mertebeleri
Bir avuç toprak… İçinde solucan da var, orkide de. Aynı topraktan hem diken çıkıyor hem gül. Aynı suyla hem bataklık besleniyor hem incir dal veriyor. Bediüzzaman bu tabloya dikkat çeker:
> “Şu kesafetli ve ruha münasebeti az olan topraktan… sudan… mütemadiyen hummalı bir faaliyetle, letafetli hayatı ve nuraniyetli zevi’l-idraki halk eden Fâtır-ı Hakîm…”
Yani Allah, en kaba ve ruhsuz gibi görünen maddelerden bile en latîf varlıkları halk ediyorsa, elbette nur gibi latif maddelerden çok daha yüce varlıkları da yaratmıştır.
- Maddî Değil, Latîf Âlemlerin Şahitleri
Toprak, su, hava, ateş… Bunlar klasik unsurlar. Biz toprakta yürür, suda yüzer, havayı soluruz. Ama bunlarla sınırlı değiliz. Varlık âlemi sadece gözle görülen değil; hissedilen, idrak edilen ama gözden gizli olan varlıklarla da doludur.
Maddî âlem kesif (yoğun) olduğu kadar sınırlıdır.
Latîf âlem ise ince, şeffaf ve geniştir.
Melekler, ruhanîler, cinler gibi varlıklar işte bu latîf cevherlerden yaratılmışlardır.
- Su ve Topraktan Ruh Çıkaran Kudret, Nurlar Âleminden Neler Yaratmaz ki!
Yeryüzünün en kaba, en ruhsuz maddeleri olan su ve toprak; ne akla ne şuura sahiptir. Ama onlardan insan gibi idrak sahibi, ruh taşıyan varlıklar yaratılıyor. Bu mucize her gün gözümüzün önünde cereyan eder.
Peki:
> Eğer Cenab-ı Hak topraktan ruh yaratıyorsa, nurdan, havadan, elektrikten; yani daha latîf ve ruha daha uygun maddelerden neler yaratmaz?
Bu bakış açısı, bize meleklerin, ruhanîlerin, nuranî varlıkların varlığını aklen ve hikmeten zorunlu kılar.
- Görünmeyen Varlıkların Hikmeti ve İbret Tarafı
Biz görmüyoruz diye yok sanıyoruz. Hâlbuki:
Radyoyu görmeden sesi duyarız.
İnterneti görmeden etkisini yaşarız.
Elektriği görmeden ışığını kullanırız.
Latîf varlıklar da böyledir. Görünmezler, ama varlıklarıyla:
Rahmeti taşırlar.
İlhamı getirirler.
Koruyucu olurlar.
İlâhî düzenin sessiz hizmetkârlarıdırlar.
Bu varlıklar, kâinattaki ilâhî hikmetin “gizli orduları” gibidir. Allah’ın rahmeti kadar, azameti de görünmeyeni halk etmeyi gerektirir.
- İman Gözüyle Bakmak: Her Şey Sadece Görülenden İbaret Değildir
Modern insan, görmediğine inanmama gafletinde. Oysa rüzgârı göremez ama ağaçları salladığını bilir. Melekleri görmez ama dualarında onları hisseder.
Bediüzzaman’ın “pek çok kesretli olarak vardır” ifadesi, bu varlıkların hem sayıca çokluğunu hem de vazife genişliğini anlatır. Yani onlar istisna değil; düzenin, nizamın aslî unsurlarıdır.
Sonuç: Latîf Olan, Latîfi Yaratır
Yaratıcı, Latîf’tir. Yani sonsuz incelik sahibidir. Elbette kesif maddelerden ruh yarattığı gibi, nurdan, ışıktan, havadan da zekâ, idrak ve ruh sahibi mahluklar yaratacaktır. Kâinatın hikmeti bunu gerektirir, rahmeti bunu ister, kudreti bunu kolay kılar.
Ey insan! Gözünü değil, aklını ve imanını kullan. Her şey gözle görülmez. Varlığın en büyük delilleri bazen en gizli olanlardır.
Özet:
Bu makalede, Bediüzzaman’ın 29. Söz’de geçen bir cümlesi çerçevesinde, görünmeyen ama hikmetle varlığı sabit olan latîf mahlûklar (melekler, ruhanîler vs.) ele alınmıştır. Toprak ve sudan ruh sahibi canlıları yaratabilen Allah, elbette nur gibi daha latîf unsurlardan zîşuur varlıklar da yaratır. Bu, hem kudretin hem de hikmetin gereğidir. İman gözüyle bakıldığında, görünmeyen varlıkların varlığı bir vehim değil, bir zorunluluk olarak ortaya çıkar.