Faizin Gölgesinde: Bireyden Topluma Bir Çöküşün Hikâyesi
Faizin Gölgesinde: Bireyden Topluma Bir Çöküşün Hikâyesi
Tarih boyunca toplumları çürüten, servet adaletini bozan ve insanı insanın kurdu hâline getiren en derin sistemsel hastalıklardan biri faiz olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de kesin ifadelerle yasaklanan bu düzen, yalnızca ekonomik bir problem değildir. Aynı zamanda ahlâkî, psikolojik ve içtimaî bir tahribatın da merkezindedir. İslam, faizi yasaklarken yalnızca bir mali uygulamayı hedef almaz; insanın onurunu, toplumun dengesini ve servetin adil dolaşımını koruma altına alır.
- Ferdî Açıdan Faizin Hikmeti:
Faiz, insanı tembelliğe, hırsa ve kolay kazanca yöneltir. Üretmeden kazanmak, çalışmadan büyümek isteyen nefsin en büyük arzusudur. Oysa İslâm, “kişinin ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm, 53/39) diyerek emeği kutsar. Faizci zihniyet ise riski başkasına yükler, kazancı kendine alır. Bu durum:
Bireyin ahlâkî çöküşüne,
Kanaat ve tevekkül duygusunun zayıflamasına,
Cimrilik ve bencilliğin kökleşmesine neden olur.
Faiz, zenginleştirmez. Sadece kalbi katılaştırır, gözleri kör eder ve insanı “ne pahasına olursa olsun kazanma” hastalığına müptela eder.
- Psikolojik Yönüyle Faizin Etkisi:
Faiz alan kişi, zamanla üretimden uzaklaşır, hayatını paranın artışına endeksler. Bu da:
Gerginlik, tatminsizlik ve stres üretir.
Empati ve paylaşım duygusunu yok eder.
“Ben kazanayım da başkası ne olursa olsun” anlayışını besler.
Faiz veren kişi ise, sürekli borç yükü altında ezilir. Borcunun katlanarak büyümesi, umutsuzluğu artırır. Bu da intihar, aile içi huzursuzluk ve psikolojik yıkımları beraberinde getirir. Özellikle düşük gelirli bireyler için faiz, görünmeyen ama acımasız bir zincirdir.
- İçtimai Yönüyle Faiz:
Faiz, toplumda sınıf farklarını derinleştirir. Zengin daha zenginleşirken, fakir daha da fakirleşir. Faizin egemen olduğu bir toplumda:
Servet birkaç elde toplanır,
Orta sınıf erir,
İsyan, haksızlık ve toplumsal güvensizlik yaygınlaşır.
Kur’an’da “Allah faizi mahveder, sadakaları bereketlendirir” (Bakara, 2/276) buyrularak, toplumun adil dengesi ancak faizsiz ve paylaşım odaklı bir sistemle korunabileceği ifade edilmiştir. Faiz, yardımlaşmayı öldürür, dayanışmayı bozar.
- Faizsiz Bir Ekonominin Mümkünlüğü ve Umudu:
Birçok ülke, günümüzde alternatif finans sistemleri aramaktadır. Katılım bankacılığı, kâr-zarar ortaklığı, mikrofinans modelleri gibi faizsiz çözümler, ekonomide hem istikrarı hem de insaniyeti ön plana çıkarır.
Faizsiz bir sistem:
Paranın gerçek üretimle değer kazanmasını sağlar.
Girişimciliği ve çalışmayı teşvik eder.
Milli servetin tabana yayılmasını sağlar.
Zengin bir zümrenin, emek vermeden büyümesi değil; çalışan her ferdin, emeğinin karşılığını alarak refah içinde yaşaması esas olmalıdır.
- Hikmetli Bir Ders:
Bir zamanlar bir ülke vardı, halkı borçla yaşardı. Çocuklar okul harçlıkları için borçlanır, çiftçiler tohum almak için faizle kredi çekerdi. Zenginler ise bu borçlardan servet yapardı. Gün geldi, halk yoksullaştı, orta direk yok oldu. İsyanlar çıktı. O zaman anladılar ki, paranın değeri değil, insanın değeri önceliklidir. Ve faizsiz bir düzen için seferber oldular. O günden sonra toprak bereketlendi, yüzler güldü, toplum huzur buldu.
Sonuç ve Değerlendirme:
İslam, faizi yasaklamakla insanı köleleştiren, toplumu ayrıştıran, kalbi karartan bir sistemi reddetmiştir. Faizden kurtulmak; sadece ekonomik bir düzeltme değil, aynı zamanda ahlâkî ve psikolojik bir diriliştir. Toplumun huzuru, servetin adil paylaşımı ve bireyin onuru, ancak bu ilahî emir doğrultusunda inşa edilebilir.
Özet:
İslam’ın faizi yasaklaması, sadece ekonomik değil; bireysel, toplumsal ve psikolojik boyutları olan hikmetli bir yaklaşımdır. Faiz, bireyi tembelliğe ve hırsa; toplumu ise ayrışma ve huzursuzluğa sürükler. Faizsiz bir sistem, hem üretimi hem de adaleti teşvik eder. Milli servetin tabana yayılması, ancak emek temelli ve paylaşımcı bir anlayışla mümkündür. Bu sebeple, faizi terk etmek bir çöküş değil; hakiki bir diriliştir.