Ruhun Sonsuz Yolculuğu: Fânî Bedene Sığmayan Bir Hakikat

Ruhun Sonsuz Yolculuğu: Fânî Bedene Sığmayan Bir Hakikat

“Madem Fâtır-ı Zülcelal, insanı câmi’ bir âyine ve küllî bir ubudiyetle ve ulvi bir mahiyetle yaratmıştır. Her fertteki hakikat-i ruhiye, yüz binler suret değiştirse izn-i Rabbanî ile ölmeyecek, yaşayarak geldiği gibi gidecek. Öyle ise o şahs-ı insanînin hakikat-i zîşuuru ve unsur-u zîhayatı olan ruhu dahi Allah’ın emriyle, izniyle ve ibkasıyla daima bâkidir.”
Sözler. 29. Söz

İnsan, basit bir et ve kemik yığını değildir. O, toprağın bağrından yaratılmış gibi görünse de göğün sırlarına ayna olacak mahiyettedir. Bu yüzden ruh, insanın hakikati; bedense sadece bir kıyafet, bir mesken, bir araçtır.

Câmi’ Bir Âyine: İnsan Kimdir?

Bediüzzaman’ın ifadesiyle insan, “câmi’ bir âyine”dir. Yani, varlık âleminin bütün manalarını yansıtabilen bir merkezdir. Dağdaki haşmeti, çiçekteki letafeti, arının düzenini, yıldızların nizâmını kendinde toplayan bir sır taşıyıcısıdır. Bu yüzden sıradan değildir. Bu yüzden geçici de değildir. Onun varlığı, tesadüfle izah edilemeyecek kadar derin; yok oluşla açıklanamayacak kadar ulvîdir.

Suret Değişir, Hakikat Kalır

İnsan, bu dünyada doğar, büyür, yaşlanır. Her an bedeni değişir. Derisi incelir, bakışı farklılaşır, sesi değişir, kuvveti zayıflar. Ama bir şey değişmez: Ruh.

Ruh, çocukluktan ihtiyarlığa kadar beden libasını defalarca değiştirir. Her değişimle birlikte beden çöker, ruh ise kalır. Nitekim ölüm de bu değişimlerin bir devamıdır. İnsan ölümle sadece cesedini çıkarır; ruhu ise, ilk yaratıldığı andaki gibi diri ve şuurlu olarak ebediyet yolculuğuna devam eder.

İzin ve İbka: Ruhun Sahibi Allah’tır

Ruh, Allah’ın “emr” âleminden gelmiştir. Ne maddeye benzer, ne enerjiye. Ne laboratuvara sığar, ne mikroskoba. O, ancak imanla anlaşılır, kalple tanınır. Ve bu ruh, Allah’ın izniyle ve ibkasıyla yani muhafaza etmesiyle bâkîdir. Ölüm ona dokunamaz. Toprak onu bozamaz. Zaman onu eskitemez. Çünkü onu yaratan Zât, ebedîdir.

Yüz Binlerce Suret, Tek Hakikat

Bir insan ömrü boyunca binlerce kez değişir. Beden hücreleri yenilenir, alışkanlıklar değişir, düşünceler evrilir. Fakat ruh, hep aynıdır. Ruh, fıtratında neyse odur. Allah’a yönelmişse, değişim içinde istikrarla sabittir. Nefsine yönelmişse, değişim içinde kaybolur.

Bu yüzden ruh, insanın hakiki kimliğidir. Bütün akıl, kalp, sır, latife gibi mânevî duyguların merkezidir. Öyleyse ölüm, sadece bir kabuk değişimidir. Ruh ise, geldiği gibi diri ve bilinçli bir şekilde geri döner. Sonsuz bir yolculuğun kapısından geçer sadece.

Makale Özeti:

Bu makalede, insan ruhunun fânî beden kıyafetine sığmayan, Allah’ın emriyle yaratılmış ve yine O’nun izniyle bâki kalan bir hakikat olduğu anlatılmıştır. İnsan bedeninde sayısız değişim yaşasa da ruhu hep aynı kalır. Ölüm ise bu değişimin son perdesi, bir soyunmadır. Ceset toprağa karışır, ama ruh yolculuğuna devam eder. Çünkü ruh, Allah’tan gelmiştir ve ancak O’nun izniyle varlığını sürdürür. Dolayısıyla insan, ne yoklukla korkmalı ne de ölümle tükenmiş sayılmalıdır; çünkü ruh, ebediyetin misafiridir.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 30th, 2025