Görünenin Ötesi: Tenteneli Perdenin Ardında Gizlenen Hakikat

Görünenin Ötesi: Tenteneli Perdenin Ardında Gizlenen Hakikat

İnsan gözle görür, kulakla duyar, elle tutar ve kalple inanır. Ancak tüm bu his ve duygular, maddi dünyanın kalın perdeleri ardında kısıtlıdır. Bediüzzaman Said Nursî’nin ifadesiyle:
“Şu âlem-i maddiyat ve şehadet ise, âlem-i melekût ve ervah üstünde serpilmiş tenteneli bir perdedir.”

Bu söz, bizi bir hakikatin eşiğine getirir: Gördüklerimizle sınırlı değiliz. Dahası, gördüklerimiz, görünmeyen bir hakikatin ancak cilasıdır.

  1. Perde: Güzelliği Örten mi, Gösteren mi?

Tenteneli perde ifadesi; hem zarif, hem şeffaf, hem de örtücü bir kavramı barındırır. Tıpkı ince tül gibi: Işığı geçirir ama mahremiyeti saklar. Dünya hayatı da böyledir; birçok güzellik, mânâ, ruh ve hakikat bu maddi suretlerin arkasında gizlenmiştir.

Gözümüzle dağları, yıldızları, çiçekleri görürüz; ama onların arkasındaki emir, kudret, hikmet ve ruhu göremeyiz. İşte o görünmeyenler, âlem-i melekût ve âlem-i ervahtır. O âlemler, bu fiziki dünyanın temelidir, hakikatidir.

  1. Maddi Âlem: Bir Sahne, Bir Yansıtıcı

İnsan, perdeye bakan bir seyirci gibidir. Eğer sadece perdeye bakarsa, sadece gölgelere ulaşır. Ama perdenin arkasını merak eder, ışığın nereden geldiğini sorarsa, hakikate yaklaşır.

Bediüzzaman’ın bu ifadesi bize, dünyadaki her nesnenin arkasında bir mana taşıyıcısı, bir ilahi mesaj olduğunu gösterir. Dağ, bir kudret damgası; su, bir rahmet lisanı; insan, bir tecellî aynasıdır.

  1. Melekût Âlemi: Görülmeyen Gerçeklik

Âlem-i melekût; eşyanın iç yüzüdür, manevî derinliğidir. Tıpkı bir bilgisayar ekranında gördüğümüz renkli görüntülerin, gerçekte arkada çalışan görünmeyen kodlar sayesinde olması gibi… Bu dünya da ilahî kanunların, ruhların ve emirlerin sahneye yansımasıdır.

Ve o melekûtî âlem, sabittir. Bozulmaz, değişmez. Madde dağılır, suret değişir; ama mana bâkidir. Bir çiçek solar, ama onun ardındaki kudret tecellisi başka bir çiçekte yeniden doğar.

  1. Tenteneli Perdeyi Kaldırmak: Tefekkür ve İmanla

Bu perdeyi kaldırmak, gözle değil kalple, bilimle değil hikmetle, akılla değil imanla olur. Tefekkür eden insan, eşyanın ötesindeki melekûtu sezmeye başlar. Her damlada rahmet, her nefeste hikmet, her ömürde ebediyet kokusu alır.

Said Nursî’nin “tenteneli perde” ifadesi, bir davettir: Sadece görünenle yetinme. Arka plandaki İlahi nizamı gör. Eşyaya değil, eşyanın taşıdığı manaya bak.

Sonuç: Görünenin Gölgesi, Görünmeyenin Işığıdır

Madde, mânânın libasıdır. Görünen dünya, görünmeyen bir hakikatin tecellisidir. Dünya, o tenteneli perdeyle ruhlar ve melekût âlemine bağlanır. İşte bu sebeple hayat yalnızca gözle değil, iman ve tefekkürle okunmalıdır.

Dünya gölgeyse, hakikat ışıktır. Ve o ışık, her şeyin arkasında parlamaktadır.

Makale Özeti:

Bu makalede, “âlem-i maddiyat ve şehadet”in, “âlem-i melekût ve ervah” üzerine serpilmiş bir “tenteneli perde” olduğu fikri işlendi. Dünya görünen bir surettir; hakikat ise görünmeyen manevî âlemlerdedir. Eşyaya yalnızca zahiri gözle değil, tefekkür ve imanla bakıldığında; her şeyin arkasında bir hikmet, bir ruh ve bir İlahi maksat bulunduğu görülür. Dünya, sadece varlık değil, mana ile dolu bir yansımadır.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 30th, 2025