Dua ve Tevekkül, Tövbe ve İstiğfar: Kalbin Kaderle Buluştuğu İki Yol
Dua ve Tevekkül, Tövbe ve İstiğfar: Kalbin Kaderle Buluştuğu İki Yol
“Demek dua ve tevekkül, meyelan-ı hayra büyük bir kuvvet verdiği gibi; istiğfar ve tövbe dahi meyelan-ı şerri keser, tecavüzatını kırar.”
– Sözler, 26. Söz
İrade Denilen Kıvılcım
İnsanoğlu, kaderin geniş denizinde küçücük bir sandala benzer. Ne tam anlamıyla hâkimdir hayata, ne de tamamen teslim olmuş bir nehrin akıntısında sürüklenen yaprak gibidir. İşte bu hassas denge noktasında, irade devreye girer. O küçük meyelan, yani bir tarafa meyletme, tercih etme gücü… Bazen bir duayla alevlenir, bazen bir istiğfarla sonlanır.
Kur’an’ın ve sünnetin rehberliğinde bu hakikate bakıldığında görülür ki: Dua ve tevekkül, insanın kalbini hayra yönlendirirken; tövbe ve istiğfar, şerre olan meyli kırar. Bu ikili yol, insanın iç dünyasında kaderle barışık, iradesiyle bilinçli bir hayat yaşamasının anahtarıdır.
Dua: Hayra Açılan Kapı
Dua, insanın fıtratına nakşedilmiş en samimi yöneliştir. Kul, dua ettikçe Rabbine yaklaşır. Lisanıyla, kalbiyle, haliyle hayrı ister. İşte bu yöneliş, meyelan-ı hayrı (hayra yönelimi) güçlendirir. Çünkü insan, yöneldiği tarafa meyletmeye başlar. Her “Ya Rabbi” demek, hayır kapısına bir vuruş; her “Beni affet” demek, şerre giden kapının anahtarını bırakmaktır.
Dua ve tevekkül birleştikçe, kul kendi gücünün sınırlı olduğunu anlar, İlahi Kudret’e dayanarak hem teselli bulur hem istikamet kazanır.
Tövbe ve İstiğfar: Şerre Giden Yolu Kapatmak
İnsanoğlu hataya meyilli, günaha müsait bir varlıktır. Ama asıl mesele, günahın büyüklüğü değil, ona karşı gösterilen tevazudur. Tövbe eden, aslında “Ben bu yolda yürümek istemiyorum” demiş olur. Bu meyelan, şer yolunu kesen bir set gibidir. Her “Estağfirullah”, o kötü yönelişe bir fren, bir barikattır. İstiğfar, insanın kalbini temizler, şeytanın telkinine karşı bir kalkan olur.
Kaderin İçinde Tercih, Tercihin İçinde Merhamet
Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi kader, meyelan-ı ihtiyariye (iradenin yönelimi) üzerine bina edilir. Yani insan ne tarafa yönelirse, kader de o yönde şekillenir. Bu yüzden dua etmek, tövbe etmek, sadece ahlaki bir fazilet değil, aynı zamanda kaderi yönlendiren manevî tercihlerdir.
Rabbimiz kulunun bir adımını bazen bin adımla karşılar. Onun için küçük bir yöneliş, büyük kapıların açılmasına vesile olabilir. Ama bu yönelişi meydana getiren unsurların başında samimi bir dua ve gönülden bir tövbe gelir.
Özet:
Bu makale, dua ve tevekkülün insanın hayra yönelmesini kuvvetlendirdiğini; tövbe ve istiğfarın ise şerre olan meyli kırarak kaderin hayır yönünde şekillenmesine vesile olduğunu işler. Bediüzzaman’ın 26. Söz’deki ifadesine dayanarak, dua ve tövbenin sadece ahlaki değil, kaderî sonuçları da olan önemli irade fiilleri olduğu ifade edilir. Her dua bir istikamet, her tövbe bir dönüş, her tevekkül bir teslimiyet ve her istiğfar bir temizliktir. Kul, bu dört sır ile hem kalbini temizler, hem kaderini güzelle