Tarih Boyunca Zillet Tokadı: Hubb-u Hayatın Akıbeti ve Filistin Meselesi
Tarih Boyunca Zillet Tokadı: Hubb-u Hayatın Akıbeti ve Filistin Meselesi
“Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için, her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstehak olmuşlar. Fakat bu Filistin meselesinde; hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki enbiya-yı Benî İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin, o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle, bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i millî ve dinî olmasından, çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa, koca Arabistan’da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti.”
Said Nursî
Hatta bir tükürükle dahi bozulacaktı.
**********
Mukaddes Topraklar, Mukaddes İmtihanlar
Yeryüzünde bazı topraklar, sadece coğrafî sınırlar içinde kalmaz. Onlar aynı zamanda milletlerin inanç, kimlik ve tarih şuurunun da sınırlarını belirler. Filistin, işte böyle bir topraktır. Hz. İbrahim’den Hz. İshak’a, Hz. Yakup’tan Hz. Musa’ya, Hz. Davud ve Süleyman’a kadar pek çok peygamberin yaşadığı, iz bıraktığı ve nihayetinde kabirlerinin bulunduğu mübarek bir coğrafyadır. Bu yönüyle sadece toprak değil; ilahi vahyin şahitliğini yapan bir emanet gibidir.
Yahudilik: Bir Dinin Değil, Bir Tavrın Temsili
Tarihte Yahudiler, Tevrat’a muhatap olmuş, birçok peygamberle doğrudan muamele görmüş, Allah’ın lütfuna defalarca mazhar olmuş bir millettir. Ancak bu nimet karşısında gösterdikleri tavır, çoğunlukla nankörlük, dünyevîleşme ve hevaya tabi olma şeklinde tecelli etmiştir. Bediüzzaman’ın tabiriyle, “hubb-u hayat”, yani dünya sevgisinde ve yaşama arzusunda öyle aşırıya gitmişlerdir ki, her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstahak olmuşlardır.
Zira Kur’an’ın ifadesiyle onlar, peygamberlerini öldürmüş, kitaplarını tahrif etmiş ve ilahî emaneti maddî çıkar uğruna satmışlardır. Böylece dünyayı ahirete tercih eden bir zihniyetin sembolü olmuşlardır.
Tokadın Gecikme Sebebi: Millî ve Dinî Hassasiyetin Kalıntıları
Ancak Bediüzzaman, bu noktada çok önemli bir istisnaya dikkat çeker: Filistin meselesi. Bu olayda sırf dünya sevgisi değil, “enbiya-yı Benî İsrailiyenin mezaristanı” olması itibariyle millî ve dinî bir hissiyatın da etkisi vardır. Yani burada, sadece menfaat değil, geçmişin kutsallığına dair bir sahiplenme duygusu da devrededir.
İşte bu yön, onların tamamen çöküp dağılmasını geciktiren bir direnç noktası teşkil etmektedir. Aksi halde, “koca Arabistan’da az bir zümre hiç dayanamazdı” diyen Said Nursî, bu direncin doğal değil, tarihî ve manevi bir hatıraya dayandığını ifade eder.
Zilletin İlahi Adaleti
Kur’an-ı Kerim’de, İsrailoğulları hakkında pek çok ayette “zillet ve meskenet” ifadesi geçer. Zillet, sadece askerî mağlubiyet ya da siyasi eziklik değil, asıl olarak şeref ve haysiyet kaybıdır. Meskenet ise, kalbî bir çökkünlük, psikolojik bir zavallılık hâlidir.
Yahudiler tarih boyunca defalarca bu hâllere düşmüş; Babil sürgünü, Roma yıkımı, Orta Çağ kovulmaları ve modern soykırımlar hep bu kadere denk düşmüştür. Elbette bu yaşananlar hiçbir zaman mazlumların haklarını küçümseme anlamına gelmez. Ancak tarihin ve kaderin ince terazisinde, büyük nimete karşılık büyük sorumluluk gereklidir. Ve bu sorumluluk ihlal edildiğinde, cezası da o ölçüde ağır olur.
Bugünün Dersi: Kim Dünya İçin Dini Terk Ederse, Aynı Akıbete Uğrar
Bu hakikat sadece Yahudilere mahsus değildir. Dünyevîleşen her ümmet, aynı zillet tokadını yemeğe adaydır. Eğer bir millet, Allah’ın hükümlerini terk eder, dini ikinci plana atar, menfaati ilke edinirse; o zaman Benî İsrail’in akıbetiyle aynı yola girmiş olur.
Bugün Müslüman toplumlar da aynı tehlike ile karşı karşıyadır. Eğer ilahi vahiy rehberliğini kaybeder, sadece “kutsal topraklar” sloganıyla değil, hakiki imanla ayağa kalkmazlarsa; Filistin sadece coğrafi bir mesele olarak kalır ve şehit kanı, sadece siyasi bir argüman olur.
Özet:
Bu makalede Bediüzzaman’ın Yahudi milletine dair tesbitinden yola çıkarak, hubb-u hayat (aşırı dünya sevgisi) ve dünyevîleşmenin nasıl bir zillet sebebi olduğu işlendi. Yahudiler tarih boyunca peygamberlere muhatap olmuş ama sorumluluğu terk etmiş, bu da onları sürekli ilahi tokatlara maruz bırakmıştır. Ancak Filistin meselesinde, sadece dünya menfaati değil; geçmiş peygamberlerin hatırasına dayanan bir millî-dinî hassasiyetin de etkisi olduğu için, yıkılışları gecikmektedir. Ders: Kim Allah’ın vahyini terk edip dünyaya meylederse, aynı zilletle karşılaşır. Bu, sadece bir milletin değil, her ümmetin imtihanıdır.