Yüz Yıllık Tuzak: Böl, Parçala, Yönet
Yüz Yıllık Tuzak: Böl, Parçala, Yönet
Tarih, yalnızca yaşanan olayların kaydı değil; aynı zamanda ibretlerin, tuzakların ve hakikatlerin haritasıdır. Bu haritada en dikkat çeken tuzaklardan biri, Orta Doğu coğrafyasına kurulan “böl-yönet” oyunudur. İsrail’in Arz-ı Mevud (Büyük İsrail) hayali, ABD’nin çıkar eksenli siyasetleri ve taşeron örgütlerin (PKK gibi) bu plandaki rolleri, aslında yüzyıllık bir mühendisliğin sahneye koyduğu senaryolardır.
Bir Harita, Bin Parçalık Plan: Arz-ı Mevud’un Gölgesinde
Yahudi kutsal metinlerinde yer alan ve Nil’den Fırat’a kadar uzanan toprakları kapsayan “Arz-ı Mevud” (Vadedilmiş Topraklar), bir dinî kehanetten çok, modern siyonist siyasetin manifestosudur. Bu hedefin gerçekleşmesi için önce harita çizilmiş, ardından bu haritanın önündeki engeller belirlenmiştir. En büyük engel ise: İslam birliği ve bölge halklarının kardeşliği.
Bu yüzden hedef, doğrudan sınırlar değil, insanlar olmuştur. Kardeşi kardeşe düşman etmek, aynı coğrafyanın evlatlarını birbirine karşı silahlandırmak ve “özgürlük” ya da “hak” sözleriyle derin ayrışmalar üretmek… Tüm bunlar, Arz-ı Mevud’a çıkan yolun taşlarıdır.
PKK: Taşeronun Taşeronu
PKK, bir Kürt halk hareketi değil; Kürt halkını kullanan, onları İsrail ve Batı çıkarları için sahaya süren bir vekâlet savaşı organizasyonudur. Kürt kardeşlerimiz bu yapının mağdurudur, ortağı değil. Çünkü bu yapı, İsrail’le askeri işbirliği yapmaktan çekinmemiş, ABD’nin her dönem kullandığı bir kart olmuştur. Kimi zaman özgürlük adıyla, kimi zaman zulme karşı direniş bahanesiyle, ama hep Müslüman kanı akıtarak…
İşte bu yüzden Yahudi hahamın ağzından aktarılan sözler (Arz-ı Mevud (Büyük İsrail) hedefimize ulaşmak için “Kürdistan” vaadiyle Kürtleri inandırıp, onları Türklerle çatıştırmak zorundayız!”
DOV LİOR -YAHUDİ HAHAM), bir zihniyetin ifşasıdır: “Kürtleri kandır, Türklere düşman et. Böylece Arz-ı Mevud’a yaklaş.”
ABD’nin Rolü: Kuklacıların Kuklası mı? Kuklacısı mı?
ABD, bu planın yalnızca destekçisi değil; aynı zamanda yönlendiricisidir. Irak’ın işgali, Suriye’nin parçalanması, Türkiye’nin terör kıskacına alınması, hepsi domino taşlarıdır. 20. yüzyılın başında Osmanlı’yı parçalayan eller, 21. yüzyılda da parçalanmış zihinler ve halklar inşa etmektedir.
Her “terör örgütüyle mücadele” söylemi, aynı zamanda o örgütlerin doğrudan veya dolaylı destekçisi olan yapılarla iç içe geçmiş bir ikiyüzlülük sergiler. Çünkü mesele terör değil; dirençli halkların pasifleştirilmesidir.
Kürt ve Türk Kardeşliği: Planları Bozan Hakikat
Bu planı alt üst edecek tek şey vardır: İslam kardeşliği ve ümmet şuuru. Türk ve Kürt, bin yıldır aynı safta, aynı kıbleye yönelmiş, aynı kıyama durmuştur. PKK’nın değil, bu kardeşliğin sesi yükselirse, Arz-ı Mevud haritaları yalnızca birer kağıt parçası olur.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:
> “Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Âl-i İmrân, 54)
Bu tuzaklar, ancak hikmetle, basiretle ve birlikle bozulur.
Sonuç: Haritayı Değil, Hakikati Takip Et
Bize çizilen haritalara değil, Rabbimizin bize çizdiği hakikat yoluna bakalım. Fitneye değil kardeşliğe, ayrılığa değil vahdete sarılalım. Çünkü bu coğrafyada Yahudi hahamların değil, peygamberlerin izleri vardır. Ve bu izler bizi kardeşliğe, adalete ve dirilişe çağırır.
“Unutma: Birlik ümmetin gücüdür. Fitne ise zalimin silahıdır.”