Kalbini Allah’a Çevirenin Önüne Geçilemez: Bir Sarhoşun Tövbesi Üzerine

Kalbini Allah’a Çevirenin Önüne Geçilemez: Bir Sarhoşun Tövbesi Üzerine

Erzurum’un soğuk cami avlusunda, bir sarhoş, titrek dudaklarıyla yalvarıyordu:
“Ya Rabbi, bana cennetini nasip eyle!”
Görünüşte perişan, içten sarhoş… Ama ne var ki Rabbiyle arasına perde koymadan yakarışta. Camiden çıkan imam hayretle sorar:
“Bu halde mi cenneti istiyorsun?”
Sarhoşun cevabı ise bir kıyamet yıkıntısı gibidir:
“Sene ne oğlim, senden mi istirem?”

Bu kısa kıssa, uzun bir hakikatin kapısını aralar. Çünkü burada şekle değil, öz’e bakan bir yöneliş, insanlar değil Allah’la muhatap olma haleti vardır.

  1. Tövbenin Adresi Kulluk Değil, Rabliktir

Sarhoşun hali içkiyle perişan olabilir ama yönü Rahmanadır. Onu küçümseyen, belki beş vakit namazında olan imam ise burada tövbeye şahit değil, tövbenin önüne geçen bir perde gibi durmuştur. Oysa Allah, kuluna şah damarından daha yakındır ve tövbe, halktan değil Hakk’tan beklenir.

> “De ki: Ey kendilerine zulmeden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah bütün günahları affeder. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
(Zümer Suresi, 53)

Bu ayet, sarhoşun duasına cevap gibidir. İmamın bakışını değil, Allah’ın rahmetini esas alır.

  1. Tövbe: Halin değil, yönelişin ibretidir

İnsan, her zaman en güzel halde olmayabilir. Fakat Rabbine yöneldiği an, hangi halde olduğu değil, nereye yöneldiği önemlidir. Kalbinde bir kıvılcım yanmışsa, o kıvılcım koca bir dağ gibi günahları eritir.

> “Allah, bir kalpte kendine yönelişi gördü mü, ona yollar açar, engelleri kaldırır.”
(Hadis meali)

Burada sarhoş, şekliyle değil, kalbiyle tövbe etmiştir. Rabbiyle arasına kimseyi koymadan…

  1. Cenneti İnsan Vermez, Allah Lütfeder

İmam, cennet talebine karşılık, adamın dış görünüşüne bakarak hüküm vermiştir. Oysa cennet, insanların keyfine göre değil, Allah’ın rahmetine göre verilir. Bu yüzden sarhoşun sözünde bir hakikatin tokadı vardır:
“Senden mi istiyorum?”

Bu söz, Allah ile kul arasına girmeye çalışan her aracıya karşı bir uyarıdır. Çünkü kimin cennete layık olduğunu yalnız Allah bilir.

  1. Kibirli Takva mı, Mahcup Günah mı?

İmam belki ilim sahibidir, belki namazında niyazındadır. Ama burada kendini ölçü tayin etmiştir. Bu, gizli bir kibirdir. Oysa Allah katında kalbi kırık bir tövbekâr, kibirli bir abidden daha değerlidir.

> “Nice ibadet eden vardır ki, ibadetiyle gururlanır da Allah katında bir hiçtir. Nice günahkâr vardır ki, bir damla gözyaşıyla arş-ı rahmete ulaşır.”
(Tasavvufi hikmet)

Sarhoşun o günah yüklü dudaklarından dökülen dua, belki bin secdeye bedeldir.

Sonuç ve Hikmet:

Bu hikâyede ibret vardır: İnsanlar günaha düşebilir, kayabilir, hatta en kötü halde bulunabilir. Fakat gönlünde Allah’a bir yöneliş varsa, o kulun önüne geçilmez. Dış görüntü ile değil, niyet ve kalp ile hüküm verilmelidir. Çünkü Allah, kalpleri bilir ve rahmetiyle her şeyi kuşatır. Sarhoşun duası belki nice âlimin duasından daha içtendir; çünkü onda bir yürek yangını, bir pişmanlık ve bir sığınma vardır.

Makale Özeti:

Erzurum’daki sarhoşun duası ve imamla diyaloğu, tövbenin özünü ve Allah ile kul arasındaki mahremiyeti hatırlatır. Allah’ın rahmeti şekle değil, kalbe bakar. Tövbe, insanlara değil Allah’a yöneliktir. Cennet kimsenin mülkü değil, Rabbimizin rahmetinin eseridir. Bu hikâyede dış görünüşle hüküm vermenin yanlışlığı ve hakiki tövbenin Allah’a içten bir yöneliş olduğu vurgulanır.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 28th, 2025