Bayram Yeri Olarak Dünya: Temaşagâhta Bir Defalık Ziyaret

Bayram Yeri Olarak Dünya: Temaşagâhta Bir Defalık Ziyaret

“Hâlık-ı Rahîm ve Rezzak-ı Kerîm ve Sâni’-i Hakîm; şu dünyayı, âlem-i ervah ve ruhaniyat için bir bayram, bir şehrâyin suretinde yapıp bütün esmasının garaib-i nukuşuyla süslendirip küçük büyük, ulvi süflî her bir ruha, ona münasip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesapsız mehasin ve in’amattan istifade etmeye muvafık ve havas ile mücehhez bir ceset giydirir, bir vücud-u cismanî verir, bir defa o temaşagâha gönderir.”
Sözler. 17. Söz.

*********

İnsan, varlığını sorguladığında iki büyük sualle karşılaşır: “Nereden geldim?” ve “Niçin buradayım?” İşte bu soruların cevabı, varoluşun sırrına ve hayatın hakikatine açılan kapılardır. Bediüzzaman Said Nursî, bu kapıların ardını hikmetle aralayarak bize gösterir ki; dünya, başıboş bir meydan değil, büyük bir bayram yeri, hikmetle bezenmiş bir temaşagâhtır.

“Hâlık-ı Rahîm, Rezzak-ı Kerîm, Sâni’-i Hakîm”… Yani Rahmetle yaratan, Keremle rızık veren ve hikmetle sanatını işleyen bir Kudret, bu âlemi başıboş değil; bilinçli, maksatlı ve güzelliklerle donanmış bir şenlik yeri olarak inşa etmiştir. Her şey, O’nun esmasının yani isim ve sıfatlarının tecellisidir. Renkler, tatlar, şekiller, sesler; hepsi bir isimden haber verir: Cemîl, Rezzâk, Hakîm, Latîf…

Bu kâinat, her ruh için bir bayram yeri gibidir. Bu temaşa yeri, bütün varlıkların bir defaya mahsus olarak getirildiği bir sergi salonudur. Her ruha, kendine uygun bir elbise, bir ceset, bir vücut giydirilir. O ruha göz, kulak, akıl, kalp gibi “duyular” ve “idrakî” cihazlar takılır. Bu cihazlar sayesinde o ruh, bu bayramın güzelliklerinden istifade eder; nimetleri tanır, hikmetleri kavrar ve Hâlık’ını tanıma yolculuğuna başlar.

Fakat bu bayram sonsuz değildir; her ruh, yalnızca bir defa davet edilir bu şehrâyine. Bu ziyaretin sonunda ruh, gördüklerini ve yaşadıklarını kalbine yazıp döner; ya ebedî bir saadet diyarına ya da gafletle geçirilmiş bir ömrün pişmanlık yurduna.

Bu bakış açısı, hayatı boş bir tesadüf değil; büyük bir maksat ve iradenin yansıması olarak görmeyi öğretir. Dünya, bir eğlence yeri değil; hikmetli bir seyir ve ibret alanıdır. İnsan, buraya yalnızca yemek, içmek ve yaşamak için değil; anlamak, idrak etmek ve tanımak için gönderilmiştir.

Eğer dünya bir bayramsa, insan da bu bayramın şeref misafiridir. Bu misafirlikte her şey ücretsiz, ama her şey sorumluluk yüklüdür. Çünkü temaşanın ardında bir hesap, ziyafetin sonunda bir teşekkür ve dönüşte bir değerlendirme vardır.

O hâlde insan, bu bayram yerinde gözünü kapatmakla, kulağını tıkamakla, kalbini karartmakla değil; onları açıp ibretle bakmakla, şükürle tatmakla, marifetle tanımakla mükelleftir.

Özet:

Bu makale, Bediüzzaman’ın 17. Söz’deki derin ifadesinden hareketle, dünyanın bir bayram yeri ve temaşagâh olarak yaratıldığını anlatır. Her ruh, bu dünyaya bir defa mahsus gelerek ilâhî isimlerin tecellilerini seyretmek ve nimetlerden istifade etmek üzere donatılmıştır. Hayat, hikmetle düzenlenmiş geçici bir şenliktir. Bu geçici bayramdan ebedî saadete veya hüsrana bir yolculuk vardır. İnsan, bu şerefli davete layık bir bilinç ve şükür ile yaklaşmalıdır.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 28th, 2025