Kur’ân’da Cihadın Hikmeti ve Hedefi: Fitneye Karşı Adaletin Mücadelesi

Kur’ân’da Cihadın Hikmeti ve Hedefi: Fitneye Karşı Adaletin Mücadelesi

Kur’ân-ı Kerîm’de onlarca ayette cihat emredilmektedir.[1]
Bunda ise cihattan asıl amacın şöyle olduğu belirtilir;
Fitne ve zulmün ortadan kalkması hedeflenmektedir.
“Sizinle savaşanlarla Allah yolunda siz de savaşın. Fakat Allah’ın koyduğu kuralları çiğneyerek haddi aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” Bakara / 190. Ayet
“Eğer onlar savaştan vazgeçerlerse şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ” Bakara / 192. Ayet
“Zulüm ve baskı tamâmen ortadan kalkıncaya ve hâkimiyet sadece Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer haksızlıklara son verirlerse, artık zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur. ” Bakara / 193. Ayet
“Hoşunuza gitmese de savaş size farz kılındı. Hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olabilir. Hoşlandığınız bir şey de sizin için kötü olabilir. Gerçeği Allah bilir, siz bilemezsiniz. ” Bakara / 216. Ayet
“Allah yolunda savaşın ve iyi bilin ki Allah, her şeyi hakkıyla işiten ve bilendir.”  Bakara / 244. Ayet
“O halde hiçbir fitne kalmayıncaya ve bütün hâkimiyet sadece Allah’ın oluncaya kadar o kâfirlerle savaşın. Şayet küfür ve isyandan vazgeçerlerse, şüphesiz Allah, onların yaptıklarını görmektedir.” Enfâl / 39. Ayet
“Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa hazırlayıp teşvik et. Eğer sizden gerçekten sabırlı yirmi kişi olursa, onlardan iki yüz kişiye gâlip gelir. Eğer sizden aynı şekilde yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye gâlip gelir. Çünkü onlar, ne için savaştığını düşünmeyen beyinsiz bir gürûhtur.”  Enfâl / 65. Ayet
Zira şehitlik gazilikten üstün bir mertebedir. Oysa gazi öldürürken, şehit öldürülmektedir.
Esas olan insanları imanlı kılıp cennete göndermektir.
Yoksa öldürüp cehenneme göndermek değildir.
Peygamberimizin üç büyük savaşı da müdafaa amaçlı olup, saldıran taraf olmamıştır.
Bir de bu savaşlarda öldürülen ve şehit olanların sayısı 250 civarındadır.

********

İnsanlık tarihi boyunca zulüm ve adaletin mücadelesi hep sürmüştür. Güçlü olanın haklı sayıldığı, mazlumların sesi kısıldığı dönemlerde Yüce Allah, insanlara peygamberler göndermiş; hak ve batılı ayıracak ölçüler bahşetmiştir. Bu ölçülerden biri de cihattır. Ancak bu kavram zamanla maksadından uzaklaştırılmış, birilerince istismar edilmiş, birilerince de bilinçli olarak karalanmıştır. Oysa Kur’ân-ı Kerîm’in birçok ayetinde geçen cihad, sadece silahla değil; kalemle, sözle, sabırla, ilimle, ahlakla ve gerektiğinde gerektiği kadar savaşla zulme karşı direnmenin adıdır.

Cihad: Zulme Karşı İlahi Müdahale

Kur’ân’da yer alan şu ayet, cihadın niyetini berrak biçimde ortaya koyar:

> “Sizinle savaşanlarla Allah yolunda siz de savaşın. Fakat haddi aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” (Bakara, 190)

Bu ayet, savaşın ancak saldırıya uğrandığında meşru olduğunu vurgular. Yani İslâm’da cihad, saldırmak için değil; savunmak, zulmü önlemek ve barışı tesis etmek için emredilmiştir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarının tümü müdafaa savaşıdır. Müslümanlar saldırıya uğramış, yurtlarından sürülmüş, mallarına el konulmuş, canlarına kast edilmiştir.

Kur’ân’da geçen şu ayet bu mücadeleyi daha da netleştirir:

> “Zulüm ve baskı ortadan kalkıncaya kadar savaşın…” (Bakara, 193)
“Hiçbir fitne kalmayıncaya ve bütün hâkimiyet Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” (Enfâl, 39)

Burada “fitne”, sadece kargaşa değil, insanların hak din olan İslâm’a erişimini engelleyen, vicdanları esaret altına alan tüm baskı sistemleri anlamına gelir. Bu sistemlere karşı durmak, insanı hür kılmak, adaleti tesis etmek Kur’ân’ın ana hedefidir.

Şehitlik ve Gâzilik: Sonsuz Kurtuluşun Kapısı

Cihadın bir yönü de, canla verilen mücadeledir. Burada da niyet esastır. Allah için yapılan bir savaşta hayatını kaybeden şehit olurken, sağ kalanlar gazi sayılır. Ancak Kur’ân’ın mantığına göre asıl maksat, insanları cennete götürecek bir yol açmaktır. Şehit, öldürülerek cennete girerken; gazi, bu uğurda mücadele ederek ödüllendirilir.

Ne var ki maksat insanları öldürmek değil, imanla diriltmektir. Kur’ân’daki savaş ayetleri, İslâm’ın bir “ölüm dini” değil; “hayat dini” olduğunun göstergesidir. Yüzlerce yıl süren savaşlarda bile öldürülenlerin sayısı oldukça azdır. Örneğin, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bizzat bulunduğu savaşlarda toplam şehit ve ölen sayısı 250 civarındadır. Bu bile İslâm’ın savaş değil, barış ve merhamet dini olduğunun açık delilidir.

Cihadın Geniş Anlamı: Kalemle, Dille ve Ahlakla Mücadele

Kur’ân’da cihad sadece kılıçla değil, ilimle, sabırla, güzel sözle de yapılır:

> “O halde kâfirlere itaat etme, onlara karşı bununla (Kur’an’la) büyük bir cihad ver.” (Furkan, 52)

Bu ayet, en büyük cihadın Kur’ân ile yapılan tebliğ mücadelesi olduğunu beyan eder. Bugün de en büyük mücadele, zihinleri ve kalpleri hakikate açmak için yapılmalıdır. Basınla, ilimle, eğitimle, nezaketle yürütülen her çalışma, hakikatin yayılması için yapılan bir cihattır.

Sonuç: Cihad Bir Zulüm Değil, Zulme Karşı Direniştir

İslâm, zorla kabul ettirmez. Ama zulme de sessiz kalmaz. Cihad, merhamet ve adaletin direnişidir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in buyurduğu gibi: “En üstün cihad, zalim bir yöneticiye karşı hakkı söylemektir.” Cihadı anlamadan, İslâm da tam olarak anlaşılamaz.

Müslüman’ın amacı öldürmek değil, öldürülme pahasına yaşatmaktır. Asıl gaye, insanları imanla tanıştırmak, onları ebedî kurtuluşa ulaştırmaktır. Savaş, sadece bu yolda son çare olduğunda devreye girer.

Makale Özeti:

Kur’ân-ı Kerîm’de cihad, zulme ve fitneye karşı yapılan adalet mücadelesidir. Amaç, insanları imanla tanıştırmak ve özgürleştirmektir. İslâm’da savaş, savunma amaçlıdır ve asla keyfî değildir. Şehitlik ve gazilik, bu mücadelede verilen fedakârlıkların ahiret mükâfatıdır. Cihad sadece kılıçla değil, kalemle, dille, sabırla ve ahlakla da yapılır. Esas gaye insanı diriltmek, yaşatmak ve kurtuluşa ulaştırmaktır.

 

[1] https://www.kuranvemeali.com/savas-ile-ilgili-ayetler

Loading

No ResponsesMayıs 28th, 2025