Fâniden Bâkiye: Sünnetle Sonsuzluğa Açılan Kapı
Fâniden Bâkiye: Sünnetle Sonsuzluğa Açılan Kapı
“Sünnet-i seniyeye tatbik-i amel etmekle bu fâni ömür, bâki meyveler verecek ve bir hayat-ı ebediyeye medar olacak olan faydalar elde edilir.
فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهِ النَّبِىِّ الْاُمِّىِّ الَّذٖى يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَكَلِمَاتِهٖ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
fermanını dinle. Şeriat ve sünnet-i seniyenin ahkâmları içinde cilveleri intişar eden esma-i hüsnanın her bir isminin feyz-i tecellisine bir mazhar-ı câmi’ olmaya çalış.”
Sözler. 24. Söz.
**********
İnsan, fânidir; hayatı kısadır. Fakat bu kısa hayat, eğer doğru bir istikamete yönlendirilirse, sonsuz meyveler verebilir. İşte bu yönelişin en sağlam rehberi, sünnet-i seniyedir. Zira Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), sadece bir din getirici değil, aynı zamanda o dini yaşayan ve yaşatan bir rehberdir. O’nun sünneti, hayatın en doğru biçimde nasıl yaşanacağının ilahî reçetesidir.
Bediüzzaman Hazretleri, 24. Söz’de bu noktaya şöyle temas eder:
“Sünnet-i seniyeye tatbik-i amel etmekle bu fâni ömür, bâki meyveler verecek ve ebedî hayata medar olacak faydalar temin edilir.”
Zira insanın ömrü sınırlıdır; fakat o ömür, Sünnet üzere yaşanırsa Allah’ın rızasına dönüşür. Her bir hareket, her bir ibadet, her bir edep, sıradanlıktan çıkar; ebedî sonuçlar doğuran amellere dönüşür.
Kur’ân da bu gerçeği açıkça bildirir:
“Allah’a ve O’nun ümmi Nebîsine iman edin, ona tabi olun ki hidayete eresiniz.” (A’râf, 158)
Burada, iman ile beraber ittiba, yani tâbi olma emrediliyor. Çünkü gerçek iman, sadece kalpte değil; amelde, ahlâkta ve yaşam tarzında da tezahür etmelidir. Bu tezahürün en belirgin şekli ise Sünnet-i Seniyeye ittibadır.
Sünnet, aynı zamanda Esma-i Hüsna’nın cilvelerine bir aynadır. Efendimiz’in hayatı, Allah’ın isimlerinin nasıl hayata yansıdığını gösteren bir canlı örnektir:
Rahman isminin merhametini,
Hakîm isminin hikmetini,
Adl isminin adaletini,
Kerîm isminin cömertliğini,
O’nun hayatında görmek mümkündür.
İşte bu yüzden, Sünnet-i Seniyeye ittiba eden kişi, Esma-i Hüsna’nın feyzine mazhar olur. Her bir ismin tecellisinden bir nasip alır. Böylece insan sadece bir ibadet eden değil, Allah’ın isimlerini yansıtan bir ayna olur.
Sünnet, kuru şekiller değil; canlı bir ruh, ilahî bir nur taşır. Onun her bir adımı, Allah’a yaklaştırır. Her bir adeti, ahiret için sermaye yapar. Böylece fani hayat, bâkiye dönüşür; ömür, ebediyete değer kazanır.
Makale Özeti:
Bu makale, sünnet-i seniyenin, fani ömrü ebedî meyveler veren bir hayata dönüştürdüğünü ifade etmektedir. Kur’an’daki emir doğrultusunda Hz. Peygamber’e tâbi olmanın hidayet vesilesi olduğu ifade edilirken, sünnetin aynı zamanda Esma-i Hüsna’nın tecellilerine ayna tuttuğu anlatılmıştır. Neticede sünnete uyan bir hayatın, Allah’ın rızasına erme yolunda en sağlam vesile olduğu belirtilmiştir.