Fâniden Bâkîye: Nefsin Feryadı, Kalbin İtirafı

Fâniden Bâkîye: Nefsin Feryadı, Kalbin İtirafı

“Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:

   “Fâniyim, fâni olanı istemem. 

   Âcizim, âciz olanı istemem. 

   Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. 

   İsterim fakat bir yâr-ı bâki isterim. 

   Zerreyim fakat bir şems-i sermed isterim. 

   Hiç-ender hiçim fakat bu mevcudatı umumen isterim.”
Sözler. 17. Soz

***********

İnsan, zıtlıklarla yoğrulmuş bir varlıktır. Hem hiçtir, hem her şeyi ister. Hem zayıftır, hem sonsuzluk arzular. Hem ölümlüdür, hem ebedî bir sevgiye muhtaçtır. Bu derin çelişkiler arasında yalpalarken, bir ses gelir kalbin en kuytusundan: “Fâniyim, fâni olanı istemem…”

Bu feryat, hakikatin sesidir. Çünkü fâni olan, kalbe huzur veremez. Fâninin peşinde koşan bir nefis, sonunda yorgun, kırık ve boş kalır. Oysa nefsin asıl gayesi, kendinden büyük ve bâkî olanı bulmaktır. Çünkü o, Rabbini aramak için yaratılmıştır.

“Âcizim, âciz olanı istemem.”
Ne kadar da isabetli bir ikrar… Çünkü insanın yardıma ihtiyacı vardır. Fakat aynı kendisi gibi aciz olanlardan medet umar. Onlar da dertlidir, onlar da yolunu aramaktadır. Gerçek güç, sonsuz kudret sahibine yönelmekte saklıdır. Aciz, ancak Kadîr’e sığınırsa rahat eder.

“Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem.”
Teslimiyet, hakikî huzurun kapısıdır. Bu dünyada hiçbir şey insana tam bir güven vermez. Kalpler, ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur. Rahman’a teslim olmak, belirsizliklerden emin olmaktır. Nefsin en büyük tesellisi, bu teslimiyetin derinliğinde gizlidir.

“İsterim fakat bir yâr-ı bâki isterim.”
Sevgi, insanın özüdür. Ancak bu sevgi, fâni sevgililerle tatmin olmaz. Zira onlar bir gün elden gider. Kalıcı bir dost, ayrılığı olmayan bir sevgili lazımdır: O da ancak Cenâb-ı Hak’tır. Bâkî olmayan yâr, kalbe yük olur.

“Zerreyim fakat bir şems-i sermed isterim.”
Kendini bir zerre gibi hisseden insan, o zerrenin içinde güneşe yönelme arzusunu taşır. Çünkü o zerrede sonsuzluk tohumu vardır. Bu sonsuzluk arzusunu tatmin edecek tek güneş, Şems-i Sermed, yani ebedî olan Allah’tır.

“Hiç-ender hiçim fakat bu mevcudatı umumen isterim.”
İnsan, yaratılışı itibarıyla hiçtir. Ama öyle bir kabiliyeti vardır ki, koca kâinatı kucaklamak ister. Bu istek, insanın içindeki sonsuzluk cevherinin bir göstergesidir. Bu da gösterir ki, insanın hakikî istikameti Allah’a yönelmedir.

Bu feryat, aslında insanın iç dünyasındaki derin bir dönüşümün ilanıdır. Nefsin gafletten uyanışı, kalbin teslimiyeti ve ruhun istikametiyle birleşir. Artık insan, kendini değil, Rabbini ister. Fânileri değil, Bâkî olanı talep eder.

Özet:

Bu makale, insanın zayıflığı ve fâniliği karşısında sadece Allah’a yönelerek huzur bulabileceğini işler. Nefsin kalb ile yaptığı bu iç konuşma, aslında yaratılış hikmetini anlamış bir insanın yakarışıdır. Fâniye yönelen nefis, sonunda acizliğini kabul eder ve bâkî olan Rabbine yönelir. Bu yöneliş, hakikî kulluğun ve gerçek saadetin kapısını aralar.

 

Loading

No ResponsesMayıs 27th, 2025