KUR’ÂN: RUBUBİYETİN TEBLİĞİ, UBUDİYETİN TALİMİ

KUR’ÂN: RUBUBİYETİN TEBLİĞİ, UBUDİYETİN TALİMİ

“Kur’an’ın vazife-i asliyesi, daire-i rububiyetin kemalât ve şuunatını ve daire-i ubudiyetin vezaif ve ahvalini talim etmektir.”
Sözler. 20. Söz. 2. Makam.

*******

İnsan, bu dünyada gözünü açtığında her şeyi hazır bulur: Gökyüzü başının üstünde bir tavan gibi, yeryüzü ayağının altında bir sofra gibi serilmiştir. Hayatının her ânında işleyen kusursuz bir düzenle karşı karşıyadır. Bu düzenin sahibi, her şeyi yoktan var eden ve hikmetle yöneten Allah’tır. İşte bu İlâhî yönetimin —rububiyetin— sırlarını öğreten ve insanı ona nasıl cevap vereceğini gösteren en büyük rehber Kur’ân’dır.

Bediüzzaman Hazretleri der ki: “Kur’ân’ın vazife-i asliyesi, daire-i rububiyetin kemalât ve şuunatını ve daire-i ubudiyetin vezaif ve ahvalini talim etmektir.” Yani Kur’ân’ın temel görevi iki yönlüdür:

  1. Allah’ın rububiyet dairesindeki kemâlâtını, isim ve fiillerinin tecellîlerini öğretmek.
  2. Kula düşen kulluk görevlerini, ahlâkî duruşları, ibadet şekillerini ve hâl edebini bildirmek.

Kur’ân, bir fizik kitabı değildir; fakat kâinatı anlamaya kapı açar. Bir tarih kitabı değildir; ama geçmiş milletlerin ibretli kıssalarını anlatır. Bir felsefe kitabı değildir; lakin varlık, hayat ve insan üzerine en derin hakikatleri bildirir. Çünkü Kur’ân, doğrudan doğruya rububiyetin diliyle konuşur. Allah’ın “Rab” ismini, yani yaratma, idare etme, terbiye etme ve hikmetle yönlendirme fiillerini izah eder. Güneşin doğuşunu, yağmurun inişini, gecenin örtüşünü sadece doğal olaylar olarak değil; Allah’ın fiilleri olarak takdim eder.

Kur’ân, sadece anlatmaz; muhatabını da şekillendirir. Kulun nasıl bir ahlakla yaşaması gerektiğini, hangi duygularla ibadet etmesi gerektiğini de öğretir. Neyi sevmesi, neden sakınması, neye yönelip neden yüz çevirmesi gerektiğini bildirir. Yani sadece bir “bilgi kitabı” değil, aynı zamanda bir “şahsiyet inşa kitabı”dır.

Bir mü’min, Kur’ân’a yöneldiğinde sadece bilgi edinmez; aynı zamanda bir duruş kazanır. Rububiyeti tanıdıkça aczini idrak eder, kudretin sahibine sığınır. Ubudiyet görevlerini öğrendikçe hayatını anlamlandırır, ibadetlerinde huzur bulur. Bu yönüyle Kur’ân, insanı hem dünyada hem ahirette saadete erdiren bir harita, bir projektör, bir nur kaynağıdır.

Kur’ân’ın bu iki yönlü vazifesi, insanı hem Rabbiyle hem kendisiyle tanıştırır. O, Allah’ın “Ben sizin Rabbinizim” hitabının bir tefsiri olduğu gibi, insanın da “Evet, Sen bizim Rabbimizsin” teslimiyetinin bir delilidir.

ÖZET:

Bu makale, Kur’ân’ın asli vazifesini açıklayan “Kur’ân’ın vazife-i asliyesi, daire-i rububiyetin kemalât ve şuunatını ve daire-i ubudiyetin vezaif ve ahvalini talim etmektir” ifadesi etrafında inşa edilmiştir. Kur’ân, bir yandan Allah’ın yaratma ve yönetme sıfatlarını tanıtarak rububiyetin sırlarını gösterir; diğer yandan insana nasıl kul olunacağını, hangi ahlâk ve ibadetle yaşaması gerektiğini öğretir. Böylece Kur’ân, hem bilgi hem hâl, hem marifet hem kulluk rehberidir.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 26th, 2025