GÜZELLİĞİ BOZMA: KÂİNATIN ESTETİĞİNE YOLCU BİR İNSAN

GÜZELLİĞİ BOZMA: KÂİNATIN ESTETİĞİNE YOLCU BİR İNSAN

“Fâtır-ı Hakîm ve Kādir-i Alîm, kemal-i intizamla her şeyi güzel yaratmış, güzel teçhiz etmiş, güzel gayelere tevcih etmiş, güzel vazifelerle tavzif etmiş, güzel tesbihat yaptırıyor, güzel ibadet ettiriyor. Ey insan! İnsan isen şu güzel işlere, tabiatı, tesadüfü, abesiyeti, dalaleti karıştırma; çirkin etme, çirkin yapma, çirkin olma.”
Sözler. 24. Söz.

**********

Her şeyin güzel olduğu bir âlemde yaşıyoruz. Güneşin doğuşundaki ihtişam, bir çiçeğin açışındaki incelik, anne şefkatindeki derinlik, bir damla suyun içindeki nizam… Bütün bu güzellikler, rastgeleliğin değil, mükemmel bir sanatkârlığın izlerini taşır. Bediüzzaman’ın veciz ifadesiyle:
“Fâtır-ı Hakîm ve Kādir-i Alîm, kemal-i intizamla her şeyi güzel yaratmış, güzel teçhiz etmiş, güzel gayelere tevcih etmiş, güzel vazifelerle tavzif etmiş, güzel tesbihat yaptırıyor, güzel ibadet ettiriyor.”

Her şey güzeldir; çünkü Hakîm ve Alîm olan bir Yaratıcı’nın elinden çıkmıştır. Yaratan’ın hikmeti, kudreti ve ilmi her varlığın dokusunda tecelli eder. Kâinatta çirkinlik değil, çirkin bakış vardır. Gözünü gafletle örten, kulağını inkârla kapatan, kalbini isyanla karartan kimseler; güzellikleri göremez, anlayamaz.

Her varlık, kendine yüklenen vazifeyi yerine getirirken bir ibadet hâlindedir. Bir arı bal yaparken, bir yaprak fotosentezle görevini ifa ederken, bir yıldız yörüngesinde dönerken Rabbini tesbih eder. Sessiz ama hikmetli bir zikir vardır her varlıkta. Bu zikirleri işitebilmek için kulak değil, kalp gereklidir.

Peki ya insan?
İnsan bu güzellik ve vazife düzenine uymakla mükelleftir. Zira o, bu sistemin içinde en yüksek idrakle donatılmış, en kapsamlı sorumlulukla yaratılmış varlıktır. İnsan, yaratılmış her şeyin güzelliğini anlayacak, takdir edecek ve onlarla birlikte ibadet edecektir. Fakat ne zaman ki bu nizama tesadüf, bu sanata tabiat, bu düzene abesiyet, bu hakikate inkâr karışırsa, işte o zaman insan hem kâinatı hem kendini çirkinleştirir.

Zira inkâr; güzelliğin üstüne çekilen siyah bir perde gibidir. Abesiyet; anlamı silen bir boşluk gibidir. Tesadüf; sanatın sahibi olan Allah’ı yok saymak gibidir. İşte o zaman kâinat bir mânâsızlığa döner, âlem bir karmaşaya bürünür, insan da kendi ruhuna yabancılaşır.

Ey insan!
Eğer gerçekten “insan” isen, şu güzel sanata çirkinlik bulaştırma. İnancınla, niyetinle, bakışınla ve tavrınla bu güzelliklere katıl. Tabiatı putlaştırma, tesadüfe sığınma, gaflete sapma. Güzelliği gör, güzelleş, güzelleştir!

ÖZET:

Bu makale, kâinattaki her şeyin güzellikle yaratıldığını, belli bir hikmet, nizam ve maksatla donatıldığını vurgular. Her varlık kendi çapında bir ibadet ve tesbihat hâlindedir. İnsan da bu güzellik sistemine dâhil olmalı, onu bozacak olan inkâr, gaflet, tesadüf ve abesiyet düşüncelerinden uzak durmalıdır. Aksi hâlde hem kâinatı hem de kendini çirkinleştirir. Gerçek insanlık, bu güzellikleri fark etmek ve onlara kalple iştirak etmektir.

 

 

Loading

No ResponsesMayıs 26th, 2025