Kaybetmemek Kazanmaktan Önce Gelir
Kaybetmemek Kazanmaktan Önce Gelir
Manevî Hayatın Sessiz Muhafızı: Takva
Hayatın zorlu sınavlarında çoğu zaman başarıyı kazanmakla eşdeğer tutarız. Oysa gerçek başarı, çoğu zaman sadece kazanmaktan ibaret değildir. Bilakis, kaybetmemeyi bilmek, yıkılmamak, yanlış yapmamak ve sabırla doğruyu muhafaza etmek çok daha derin bir hikmet taşır.
Dünyevî alanda olduğu gibi, maneviyat yolculuğunda da bu ilke geçerlidir. Zira Kur’ân ve sünnetin rehberliğinde şekillenen İslâmî hayat tarzı, yalnızca sevap kazanma çabasıyla değil, günahı terk etme iradesiyle de şekillenir. İmanın ardından gelen en büyük değer olan takva, işte tam bu noktada karşımıza çıkar: Allah’a karşı saygı duygusuyla haramlardan sakınmak, çizgileri aşmamak, sınırları gözetmektir.
Bir insan düşünelim: Oruç tutar, namaz kılar, sadaka verir; fakat gıybet eder, kibirlenir, haset eder, kul hakkı yer… Bu durumda onun kazandıkları, kaybettiklerini telafi eder mi? Tıpkı büyük bir serveti olan ama her gün cebindeki delikten altınlarını düşüren bir adam gibidir bu. Görünüşte zengindir, ama gerçekte fakirleşmektedir.
Takva, işte bu delikleri fark etmek ve kapatmaktır. Nice ibadet ehli insanlar vardır ki küçük günahları küçümsemiş, büyük veballerin içine düşmüştür. Aynı şekilde nice mütevazı kullar vardır ki, sadece haramlardan sakınarak, Allah’ın katında büyük derecelere ulaşmıştır.
Tasavvuf erbabı şöyle der: “İnsan ne ile Allah’a yaklaşamazsa, onunla uzaklaşır.” Bu demektir ki, haramla Allah’a yaklaşmak mümkün değildir. O halde ilk hedef; haramdan, günahtan, zulümden, gafletten uzak durmaktır. Bu da ancak takva ile mümkündür.
Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de defalarca tekrar edilen şu ifade, meselenin ne kadar temel olduğunu gösterir:
“Allah, takva sahipleriyle beraberdir.” (Bakara, 194)
Beraberlik kazanmak, Allah’ın dostluğunu elde etmekten büyük ne olabilir ki?
Aynı zamanda Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Size en çok neyin cennete sokacağını söyleyeyim mi? Takva ve güzel ahlâk.” (Tirmizî)
İşte bu yüzden, manevi yolda yürüyen bir insanın ilk hedefi sevap “toplamak” değil, günah “bırakmak” olmalıdır. Kazanmaya odaklanmadan önce kaybetmemeyi öğrenmelidir. Tıpkı satrançta ustalaşmak isteyen bir oyuncunun önce taşlarını korumayı öğrenmesi gibi.
Zira Allah’ın huzuruna vardığımızda, sadece “Ne kadar çok yaptın?” değil, aynı zamanda “Ne kadar temiz geldin?” de sorulacaktır. Bu sebeple hayat, sadece eylemlerle değil, niyetlerle ve kaçınılan kötülüklerle de ölçülür.
Sonuç olarak, manevî hayatta istikamet; çoklukla değil, temizlikle ölçülür. Kazanmak güzeldir, ama kaybetmemek zaruridir. Takva, insanın içindeki bu sessiz ama kudretli muhafızdır. Ve o muhafız varsa, yolda kalmazsınız.
Makale Özeti:
Hayatta olduğu gibi maneviyatta da asıl mesele kazanmak değil, kaybetmemeyi bilmek ve koruyabilmektir. İmanın ardından gelen en büyük değer olan takva, sevap kazanmanın ötesinde günahlardan sakınmayı, haramlardan uzak durmayı esas alır. Gerçek başarı; ibadetlerin çokluğundan önce, kalbin ve amellerin temizliğindedir. Kazanmak değerlidir, ancak kaybetmemek zorunludur. Manevî istikamet, takva ile korunur.