Fem-i Selim, Fehm-i Selim, Kalb-i Selîm: Hakkı Söyleyen, Hakkı Anlayan ve Hakkı Seven
Fem-i Selim, Fehm-i Selim, Kalb-i Selîm: Hakkı Söyleyen, Hakkı Anlayan ve Hakkı Seven
Orantılı olarak birbirlerinden ayrılmayan ve birbirlerini besleyip destekleyen üç unsur.
İnsanı insan yapan unsurlar sadece et ve kemik değildir.
İnsan, konuşmasıyla, anlayışıyla ve kalbiyle bir bütündür.
Ne dil, ne akıl, ne de kalp tek başına yeterlidir.
Bunlar ancak selim, yani arınmış ve düzgün olduklarında insana kemal kazandırır.
İşte bu yüzden, kadim İslâm irfanı üç temel fazileti birlikte zikreder:
Fem-i Selîm: Doğru ve temiz konuşan bir ağız,
Fehm-i Selîm: Doğru anlayan bir akıl,
Kalb-i Selîm: Şirkten, kibirden, kin ve hasetten arınmış, Allah’a yönelmiş bir gönül.
Bu üçü, bir bedenin farklı uzuvları gibi birbirine bağlıdır.
Biri eksikse diğerleri de tam işleyemez.
Fem-i Selîm: Hakkı Konuşan Lisan
Ağızdan çıkan söz, kalbin ve aklın tercümanıdır.
Fem-i selîm, insanın dilini yalandan, gıybetten, iftiradan korumasıdır.
Kur’an buyurur: “Doğru söz söyleyin!”
Çünkü söz, kalpteki imanın şubelerindendir.
Sözlerimizde nezaket, doğruluk ve hikmet yoksa, fem-i selîm kaybolmuş demektir.
Ve unutulmamalıdır: Ağızdan çıkan, sahibinin karakterini ilan eder.
Fehm-i Selîm: Hakkı Anlayan Akıl
Anlayışta selamet yoksa, sözler karmaşık, hükümler yanlış, neticeler acı olur.
Fehm-i selîm; önyargısız, adil, hikmetli bir anlayış demektir.
Zahirin ardındaki hakikati görebilen bir basirettir.
Bediüzzaman der ki:
> “Her doğruyu her yerde söylemek doğru değildir.”
İşte bu sözü anlayabilecek basirete fehm-i selîm denir.
Kalb-i Selîm: Hakkı Seven Gönül
Kur’an, kurtuluşun şartını bildirirken şöyle der:
> “O gün ne mal fayda verir ne evlat; ancak Allah’a kalb-i selîm ile gelenler müstesna.”
(Şuarâ, 88-89)
Kalb-i selîm, hastalıklardan arınmış, yalnızca Allah’a yönelmiş bir kalptir.
Haset, riya, kin, kibir gibi hastalıklardan temizlenmiş,
imanla dolmuş bir gönüldür.
O kalp, Rabbini sever, mahlûkata merhamet eder.
Üçü Bir Arada: Ya Hepsi Ya Hiçbiri
Sadece doğru konuşmak yetmez.
O söz doğru bir anlayıştan gelmeli, temiz bir kalpten doğmalıdır.
Zira bazı sözler doğrudur ama yerinde değildir.
Bazı anlayışlar zekice görünür ama merhametsizdir.
Bazı kalpler samimi gibi görünür ama menfaat peşindedir.
Bu yüzden, fem-i selîm, fehm-i selîm ve kalb-i selîm bir arada olmalıdır.
Bir müminin kemali, bu üç uzvun birlikteliğindedir.
Dili doğru söylemeli, aklı hikmetle anlamalı, kalbi Allah ile atmalıdır.
Makale Özeti:
Bu makalede, İslâm irfanında önemli bir yeri olan üç selim vasıf üzerinde durulmuştur: Fem-i Selîm (doğru sözlü dil), Fehm-i Selîm (hikmetli anlayış) ve Kalb-i Selîm (arınmış gönül). Bu üç unsur, bir müminin kemale ermesinde temel yapı taşlarıdır. Dil, akıl ve kalp; birbirini tamamlayan, doğruluk, hikmet ve ihlası besleyen üç kaynaktır. İnsan ancak bu üçüyle birlikte gerçek anlamda hakikate yaklaşabilir ve Allah’a selim bir şekilde dönebilir.