Doğruluk Yıkılmaz Bir Kaleye Benzer

Doğruluk Yıkılmaz Bir Kaleye Benzer

“Sual: Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?
Cevap: Doğruluk.

Sual: Daha?
Cevap: Yalan söylememek.

Sual: Sonra?
Cevap: Sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüd.

Sual: Yalnız…
Cevap: Evet…

Sual: Neden?
Cevap: Küfrün mahiyeti yalandır. İmanın mahiyeti sıdktır. Şu burhan
kâfi değil midir ki, hayatımızın bekası, imanın ve sıdkın ve tesanüdün devamıyladır?

Ziya Paşa der ki:
İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah

**********

İnsana ilk lazım olan şey nedir?

Bu soru, sadece bir ahlak dersi değil, bir hayat pusulasıdır.
Cevabı da son derece sade ve ezelîdir: Doğruluk.

Bediüzzaman Hazretleri’nin kısa ama özlü şekilde ifade ettiği bu diyalog, aslında insanın hem bireysel hem de toplumsal kurtuluşunun temelini ortaya koyar. Çünkü küfrün mahiyeti yalan üzerine, imanın özü ise doğruluk üzerinedir. Yani hakikat ile bâtıl arasındaki fark, sıdk ile kizb (doğruluk ile yalan) kadar keskindir.

Doğruluk: İmanın Dili

Doğruluk; kalpteki imanın dildeki tercümesidir. Allah’a gerçekten iman eden biri, yalanla yaşayamaz. Çünkü yalan, hakikatin çarpıtılması, güvenin zehirlenmesi, insanlığın sarsılmasıdır.

Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurur:

> “Şüphesiz doğruluk hayra, hayır da cennete götürür.
Bir kimse doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğruluktan ayrılmayan) yazılır.
Yalan ise fücura (günahkârlığa), fücur da cehenneme götürür.”
(Buhârî, Edeb 69; Müslim, Birr 105)

İman eden bir insan, yalanla izzet bulamaz. Çünkü Allah doğru olanın yardımcısıdır, yalancının değil.

Sadâkat: İmtihanın Adıdır

Sadâkat, imanın devamıdır. İnandığın hakikate sabırla bağlı kalmaktır. Rüzgârlar ne kadar sert eserse essin, gönül direğini kırmamaktır.
Sadâkat; zorlukla test edilir, imkânsızlıkla ölçülür.

Hz. Ebubekir’in “Sıddîk” unvanı, doğrulukta zirve oluşunun ve Resulullah’a olan sarsılmaz sadâkatinin bir neticesidir. O, Mekke’nin alaycı fısıltılarına karşı, Allah Resulü’nün söylediği her kelimeye kalbiyle “evet” demiştir.

Ziya Paşa ne güzel söyler:

> “İnsana sadâkat yaraşır, görse de ikrah,
Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah.”

Sadâkat; bazen yalnızlığa mal olur, bazen hapsi göze aldırır, bazen de ömrü çileyle yoğurur. Ama sonunda, sadâkatin mükâfatı ilahî rızadır.

Sıdk ve Tesanüd: İman Kalesinin Harcı

Bir cemiyetin dirliği ve dengesini sağlayan harç, sıdk ve tesanüddür. Doğruluk sarsıldığında, güven yıkılır. Güven yıkıldığında birlik çözülür.
Birlik çözüldüğünde toplumda çatlaklar baş gösterir.

Bediüzzaman bu açıdan şöyle der:

> “Hayatımızın bekası; imanın, sıdkın ve tesanüdün devamıyladır.”

Yani doğruluk, sadece kişisel bir fazilet değil, aynı zamanda toplumsal bir istikrar vesilesidir. Yalancılık yayılırsa aile dağılır, cemiyet çözülür, ümmet zayıflar. Ama sıdk ve sadâkat üzerine inşa edilen birlikler yıkılmaz kalelerdir.

Sonuç: Küfür Yalandır, İman Doğruluktur

Küfür, en büyük yalandır. Allah’ı, ahireti, hakikati inkâr etmek; var olanı yok saymaktır. Bu yüzden küfrün mahiyeti yalandır.
İman ise var olanı tasdik etmektir. Hakikati kabul etmektir. Bu yüzden imanın mahiyeti sıdktır.

Kıyamet günü, hesap günü, herkesin gizli niyetleri ortaya çıktığında, kurtaran yalnızca doğruluktur.

> “Bu, doğrulara doğruluklarının fayda vereceği gündür.”
(Maide, 119)

O hâlde, hayatı doğrulukla yaşamak sadece güzel bir ahlak değil; ebedî kurtuluşun yegâne yoludur.

Makale Özeti:

Makale, insan için en gerekli ahlaki temel olan doğruluğun (sıdk) önemini anlatıyor. Doğruluk, imanın dildeki tezahürü, sadâkat ise bu imanın istikametteki devamıdır. Peygamberimizin hadisleri, Bediüzzaman’ın tesbitleri ve Ziya Paşa’nın dizeleriyle desteklenen bu makale; hem bireysel hem toplumsal anlamda sıdk, sadâkat ve tesanüdün önemine dikkat çekiyor. Yalan, küfrün bir vasfı; doğruluk ise imanın bir alametidir. Sonuç olarak, insanın hem dünyada hem de ahirette kurtuluşu, doğruluğa sarılmakla mümkündür.

 

Loading

No ResponsesMayıs 25th, 2025