ÇİLE: Ruhun Miracı, Nefsin İmtihanı

ÇİLE: Ruhun Miracı, Nefsin İmtihanı

Çile, ters orantılı olarak nefsin alçalırken, ruhun yükselmesidir.
Çile ruhun basamağıdır.. Ruhun miracıdır.
Çile, emir aleminden gelen ruha, madde,beden ve nefsin dayelik yapıp emzirmesi, annelik yapıp bağrına basmasıdır.
Çile, ilahi aşkın mayalanmasıdır.
Çile, eriyip buharlaşmak, ruhun beden kafesinden çıkıp alemlere kanat çırpmasıdır.
Çile, sonsuzluğa kanat açmaktır.

********

Hayat, çileyle yoğrulmuş bir hakikatin adıdır. İnsan, bu dünyaya yalnızca yaşamak, tatmak ve tüketmek için gönderilmemiştir. Onun var oluş gayesi; ruhun terakkisi, kalbin saflaşması ve nefsin tezkiyesidir. Bu yüce yolculukta çile, bir yük değil; aksine bir yücelik vesilesidir. Çünkü çile, ters orantılı bir mucizedir: Nefis alçalır, ruh yükselir. Beden ağlar, kalp güler. Dünya daralır, mana genişler.

Çile, ruhun basamağıdır. Her gözyaşı bir damla arınmadır. Her sancı, bir doğumun habercisidir. Peygamberler, evliya ve asfiya zümresi, en ağır çileleri yaşamış, ama en yüce makamlara da onlar ulaşmıştır. Çünkü çile, ruhun miracıdır. O miraca çıkamayanlar, hakiki vuslata da eremez.

Madde, beden ve nefs, ruha zıt görünse de çile vesilesiyle birer terbiye mekânı olur. Emir âleminden gelen ruh, bu dünyada bedenin bağrında çileyle yoğrulur. Nefis, ruha emziren bir anne gibi olur; onunla mücadele ederek ruhu güçlendirir. Nefsin oyunları, sabrın kılıcıyla bozguna uğradıkça, ruhun göğsü genişler, kalbi saflaşır.

Çile, ilahi aşkın mayasıdır. Acılarla hamlaşan gönüller, aşk ile mayalanır. Seven bilir ki, vuslat çilesiz olmaz. Mevlana’nın yanışı, Yunus’un gözyaşı, Hallac’ın feryadı, bu aşkın en parlak numuneleridir. Gerçek aşk, bedel ister. O bedel de çileyle ödenir.

Çile, eriyip buharlaşmak gibidir. Nefis buharlaşır, ruh saf su gibi arınır. Çile, ruhun beden kafesinden çıkarak âlemlere kanat çırpmasıdır. Kimi zaman bir hastalık, kimi zaman bir yalnızlık, kimi zaman bir ihanet… Ama her biri ruhu cilalar, benliği törpüler, kalbi arıtır.

Ve sonunda çile, sonsuzluğa açılan bir kapıdır. Dünyanın dar yollarından geçerek, ebediyetin genişliğine ulaşmaktır. O yüzden büyükler, “çilesiz kemalat olmaz” derler. Çünkü her çile, bir derstir; her yara, bir arınmadır.

Özet:
Bu makalede çilenin, nefsin alçalışı ve ruhun yükselişiyle nasıl ters orantılı bir hakikat oluşturduğu anlatıldı. Çile; ruhun miracına, ilahi aşkın mayalanmasına, beden kafesinden kurtuluşa ve ebedi hakikate açılan bir kapıya dönüşmektedir. Nefisle mücadele ve sabırla yoğrulan her çile, insanı Allah’a yaklaştıran birer basamak olmaktadır.

 

Loading

No ResponsesMayıs 25th, 2025